GÖZYAŞI İLE TOZ ZERRESİ
Zamanın zamanında her zamanda
geçmiş bugün gelecek kolkola gezermiş
Minnoş yavrularını emzirirken
Muşu patilerini yalarken
Bir kuş varmış geçmişten gelen
ibiği kıpkırmızı gagası ondan kırmızıymış Telekleri rengarenk yürüyüşünde varmış ahenk
Kırmızı ibikli kuş
zamanın zamanında zaman zaman;
geçmişi bugünü geleceği
kah üzülürek kah sevinerek hayal edermiş
Bugün ki zamanda Minnoş'un yavrularının gözüde açılmış ayaklanmayada başlamışlar
Minnoş'un gözü dışarda imiş yavrulamaya doymayanmış işte tam da bu sebebten dışarısı ona yasak imiş
Muşu az bir atıştırma sonrası bahçede alırmış soluğu
Gözü yokmuş uzaklarda
zeytin ağacının altında bulanırmış keyifle toza toprağa
Geçmiş zamanda;
İbiği kıpkırmızı telekleri rengarenk bir kuş varmış
gün sektirmez her gün yumurtlarmış
her seferinde yumurtaları kırılırmış
üzülürmüş kuş çaresizliğine
çabalarmış uçarken kaçarken yumurtlamamaya
"Ayağım yere basarken yumurtlayayım" demiş
ardınca bir dama konmuş yumurtlamış
daha sevinmesine kalmadan
yumurtası yuvarlanıp düşmemiş mi damdan
kırılmış yumurta kırılmış gönlü kuşun
"Yumurtam kırıldıktan sonra her gün yumurtlamışım neye yarar,
ancak karıncaların karnı doyar" demiş üzüntüyle.
Elinde değilmiş yumurtlamamak
toprağa yumurtlamış kuş
bir yılan sürünerek sinsice yaklaşmış
kaptığı gibi yutmuş yumurtasını
yumurtasına mı üzülsün
hayatta kaldığına mı sevinsin
bilememiş Kıpkırmızı ibikli kuş
yumurtalarının ardı arkası kesilmiyormuş
bir ormanın kıyısında
bir meşe ağacının dibine yumurtlamış
öğlenin sıcağında
gölgesine de sığınmış meşenin
diyecek yokmuş neşesine
ta ki hızla bir tazı geçinceye kadar yanından
tazı bir hamlede kapmış yumurtayı
kapmasıyla yumurtanın sarısının beyazının
dişlerinin arasından yere
şıpır şıpır damlaması bir olmuş
tazı şaşkınmış kuş üzgün
tazı hoşnutsuzlukla sallamış
başını defalarca iki yana
homur homur homurdanıyormuş
aynı zamanda
"Hiç böyle bir top görmemiştim,
hiç böyle bir top görmemiştim."
Kuş tazının şaşkınlığına
basmış kahkahayı unutmuş üzüntüsünü
"Nasıl olsa yumurtlayacağım" demiş
muzip bir gülümseme ile devam etmiş sözüne;
"Ayağımın yere basması da yetmedi" demiş.
Geldik bugüne Minnoş'un yavruları koşmaya başlamışlar evin her köşesinde
nasıl da meraklılarmış hiç sormayın
tırmanıyorlarmış örtüye tırnaklarını geçirerek
kanepenin bile üstüne çıkmayı başarmışlar dişleri tırnakları ile
Minnoş hiç sesini yükseltmeden çağırıyormuş yavrularını emsinler diye
kardeşler arası meme savaşları
meme kapmaca sütleri emmece
yavrular yavrular anneleri ile güvendeymiş
Minnoş bir kez ürkütücü bir ses çıkarmış
pencereden karşı bahçede
bir köpek gördüğünde
Annelerinin sesiyle
çil yavrusu gibi dağılmış saklanmışlar yatağın altına anneleri bile giremiyormuş oraya
Minnoş kımıldamamış olduğu yerden
Pür dikkat gözleri köpeğin üzerinde
Tüm kasları gerilmiş bir halde
Muşu uzaktan uzaktan izlerken yavruları
yavaş yavaş oyunlarına katılmaya başlamış
Masal bu masalımsı öykü belki de
Mümkün her şey hayal edebildiğim müddetçe
Geçmişteki Kıpkırmızı ibikli kuşa gelince
Gecelerden bir gece ay dolunayken
çok dertlenmiş Kıpkırmızı ibikli kuş
gözleri dolmuş hıçkırıkları boğazında donmuş
gözyaşları süzülmüş yanaklarından
çaresizlikle içinde içten içinden
konuşuyormuş kendisiyle
"Yarın yumurtlayacağım biliyorum, biliyorum,
kırılacak kırılacak bir şekilde yumurtam yine" demiş.
Yumurtlamadan geçen günü yokmuş
çaresizlik içinde dökülmeye başlamış
göz yaşları
seller sular gibi değilmiş ağlaması
damlalarmış süzülen yanaklarından
gece bir esinti çıkmış
serinletmiş bir nebze yüreğinin yangınını
Ay dolunay seslenmiş yumuşacık
sesiyle Kıpkırmızı ibikli kuşa,
"Sabaha daha çok var uzattık geceyi anlaştık Güneş ile" demiş
Kıpkırmızı ibikli kuş göz yaşları süzülürken yanaklarından gülümsemiş
Ay dolunay'a gökteki yıldızlara
şükretmiş gecenin karanlığının uzayacağına
Kıpkırmızı ibikli kuş
birde önüne baksa ki ne görsün dersiniz!
Sevinir misiniz Kıpkırmızı ibikli kuş kadar
Kıpkırmızı ibikli kuşun önünde bir sepet örülüyormuş kuşlar gece gece yuvalarından çıkardıkları bir kaç çöpü samanı sepetin içine bırakıyormuş.
Kıpkırmızı ibikli kuş hayretler içinde
gülümseyerek izliyormuş sepetin örülüşünü
gözyaşları akmaya devam etsede anlamaya çalışıyormuş ne olup bittiğini anladığında;
yanaklarından dökülen sevinç gözyaşlarıymış artık.
Esen yel ile gelen toz zerreleri
birleşmiş göz yaşı damlaları ile de
incecik dallar olmuşlar sepet örüyorlarmış.
Gecenin sabahında öğlenin sıcağında havada karada kışın ayazında yazın sıcağında güvenle yumurtluyormuş sepetine.
Gittiği her yerde sepetiyle birlikteymiş
o günden sonra kırılmamış hiçbir yumurtası
o günden sonra korkmamış yumurtlamaktan
Geldik bugüne Kadın Anam keyifle yudumlamış kahvesini telvesine ay doğmuş peri bacaları dolmuş.
Tavuklar eşelenirken otlar arasında
Benekli gözü benli çilli tavuk görmesede işitirmiş torunlarının sesini yedi taneymişler kavgacıymış kerata yarkalar.
Minnoş'un yavruları uyuyakalmışlar emerken memede
Minnoş kapatmış gözlerini teslim olmuş uykuya
Muşu yatıyormuş bahçede varendadaki kilimin üstünde.
Gelecek günlerde
piliçler çıkmış nihayet büyük bahçeye,
Minnoş'un yavruları sahiplenilmiş
mutluymuşlar mutlu kılmışlar yaşadıkları evleri de.
Kadın Anam'a gelince paylaşıyormuş çalışma masasını Muşu ile okurken de yazarken de
Gökten üç armut* düşmüş yeryüzüne hepsi hepimize geçmişimize bugünümüze
geleceğimize.
*Neden mi armut derseniz mevsimdeyiz sadece, sulu sert ferahlık veren hafif tatlı bir lezzet.
Yorumlar
Yorum Gönder