BİR DAHA MI ASLA!
Siyah civcivin anısına....
Hapşu hapşu
Çok yaşa iyi yaşa
Sevdiğinin gözünün içine
baka baka yaşa
Hapşu hapşu
çok yaşa iyi yaşa
El ayak kesilmeden
yaşamdan çekilmeden
Elden ayaktan düşmeden
El tuta el vere elinden tutula tutula yaşa
Çok yaşa iyi yaşa
Geldik mi masala
Masal mı desem
Hikaye mi bilemedim
Yazıvermişim bir kerekte
Güğümüm kalmış kümeste
Dilerim sizde okursunuz bir kerekte
Güğümünüzü unutmayasınız kümeste
Lafı dolandırdım da kırmayayım belini.
Çok çok eskiden erte erte zamanda hangi yıldı bilmem hangi köyde idi unutmuşum. Çok eski zamanda kamış tutuşup su yandığında kum yığılıp taş olduğunda itin hızlısı doğru koştuğunda atın hızlısı eğri koştuğunda o vakitte o çağda bir pencere varmış bir bahçeye bakan. Pencere Kart Ana'nın dilinden anlatıvermiş gördüklerini.
"Pencere bir bahçeye bakarmış. Bahçe dediysem üç beş ağaç bolca yabani ot çokçada kuş sesi varmış. Kuş deyip geçmeyin kargası var, serçesi var, sığırcığı var, baykuşu var, tarla kuşu var, saksağanı var. Bir horoz sesi gelirmiş komşu bahçeden bereket cevap yetiştirecek horoz yokmuş bu bahçeden. Yoksa bir o bir bu horoz ötecekmiş ki onlarda nefes bizde kulak kalmayıncaya. Kediler yılanlar pusuda yatarken çilli bir tavuk kurk yatarmış kümesinde. Kümesin içine kavak ağacından bir kurk tavuk odası konmuş mahremiyeti korunmuş. Gel zaman git zaman yirmi bir gün geçmiş. Bir akşam üstü Kart Ana çilli tavuğun göğsünün yanından çıkan simsiyah bir baş minicik bir gaga görmüş. Nasıl sevinmiş sormayın. Ertesi gün baktığında bir tek beyaz civciv varmış çilli kurk tavuğun altında. Aramış taramış her yanı ne bir iz ne bir tüy varmış siyah civcivden arta kalan. Üzülmüş Kart Ana ne olur ne olmaz diyerek Çilli ile tek yavrusunu her yanı kafes tel olan kümese yerleştirmiş bir süre sonrada evin yakınında bir yere gözünün önüne koymuş. Siyah civcivin annesinin göğsünden başını çıkarıp dünyaya baktığı an hiç gözünün önünden gitmemiş. Ertesi gün birden geçen gün komşunun bahçesinde yakalamaya çalıştıkları yılan gelmiş aklına. Yılan yumurtalara dadanmış Kart Ana "Yumurta neyse ama civciv bir başka" demiş kendi kendisine. O günden sonra Çilli kurk tavuk ve civcivi sağlam kümeste güvende de olsalar hep tedirginmiş. Kart Ana bir akşam üstü işten döndüğünde tüm tavukları bahçede yayılırken görünce şaşırmış. "Bu saatte kümeste tünemiş olmaları lazımdı" demiş irkilmiş aklına gelenden. Hemen küçük çapayı almış eline koşmuş kümese "Yılan folluklarda, kümeste." demiş. Ne ayağında çizme ne elinde eldiven ne de üstünde çeket varmış. Oysa bir kaç gün önce yılanın peşine düştüklerinde aklınca tüm koruyucu önlemlerini almışmış sanki bu sefer aklı bir yerlere gitmişmiş. Gitmiş de olsa Kart Ana'ya göre onun gelmesini beklemenin zamanı değilmiş. Kümeste yılan varmış tavukların hepsi ürkmüş korkudan da kümeslerine girememişler.
Bir yudum su içsem boğazım kurudu bir nefeslik mola versem. Bu bölümde artık söz tamamen Kart Ana'da:
"Anladım hemen yılan kümeste. Kaptığım gibi çapayı soluğu kümesin kapısında aldım. Baklava desenli beli kolum kalınlığında bir yılan uzanmış folluklara içlerini yoklamakta. İçimden "Siyah civcivimi yedin sen, yetmedi de yumurtaya mı gelirsin" dedim. Karşılıklı bir an bakıştık kovaladım folluktan önce kümesten çıkmaya çalıştı. Bir kez vurdum beline çapayı çapa araba tekerine çarpmış gibi zıpladı. Ne kadarda sağlam sırtı varmış şimdi düşününce. Bir süre kovalamaca sürdü kümeste bir ara yılanın bana doğru hızla geldiğini gördüm hatırladığım en son an o idi. Çapayı indirip kaldırdığımı hatırlıyorum. Ancak bu sefer çapa zıplamamıştı yılanın üzerinde. Gördüklerim o andan geriye kalan yerde kıvrım kıvrım kıvrılan iki parça idi. Birisi yılanın başı diğeri gövdesi. Bekledim bekledim hâlâ kıvrım kıvrım kıvrılıyorlardı. Birden anladım "Yılanın başını ezmek" sözünün ne demek olduğunu. Elime büyük bir taş aldım taşın hedefi yılanın başı idi. Bir çuvala koyup bahçeden uzaklaştırdım yılanın ölüsünü. Yapacak başka bir şey olmadığını bilsemde bir can almıştım. İçimden geçen "Siyah civcivimi yemiyecektin" idi. O yıl Çilli tavuk tek beyaz civcivi büyüttü. Çilli tavuk o yıldan sonra her nisan ayında kurk oldu kuruk tavuk olarak yumurtaları topladı altında. Yıllardır kurk yatmasına izin vermemiştik takii bu yıla kadar. Unutmadan geçen yıl yalancı kurk yatmasına ses çıkarmamıştım. Çok istekliydi toplamıştı yumurtaları altına ama kümeste horozumuz yoktu civciv çıkmayacağını biliyordum. Yemini suyunu yakınına kendisinide sağlam tel kümese bir güzel yerleştirdim ne olur ne olmaz yılanı var kedisi köpeği var. Avunsun istedim elim gitmedi ne yumurtalarını almaya ne de suya sokmaya-kurk yatmasından vazgeçirmek için yapılan bir yöntem elbette tavuklar hoşlanmıyor- yirmi beşinci gün çilli kurk tavuk kümesinin tellerine saldırmaya başlayınca salmıştım keratayı tekrar bahçeye. Bu yıl yaklaşık bir kaç ay önce follukta bir yılan ile karşılaştım. Tanıdım endamından baklava desenli derisinden, baktım uzaktan seyrettim ne güzel bir yılandı yumurtaysa yumurta helal olsun dedim içimden de bir çift laf edemeden geçemedim;
"Var git yılan var git yoluna ya annendi ya da baban yıllar yıllar önceydi. Var git yılan yoluna var git yumurtaysa yumurta zaten kalmış iki tavuğum. Var git yılan yoluna elimi bir daha kana bulamam asla. Asla elimi kana bulamam bir daha var git yoluna." Yavaşça sürünerek uzaklaşıp gitmişti. Bende evime dönmüştüm hüzünle. Yılan üstüme gelinceye dek bir yılanın başını gövdesinden ayırabileceğimi düşünemezdim bile.
Kümeste iki çilli tavuk kalmıştı yumurtadan da kesildiklerini düşünmüştüm. Havalar ısınınca yumurtlamaya başlamasınlar mı! Neredeyse sayıları yirmiye yaklaşan tavuklardan horozlardan iki tane çilli tavuk kalmıştı kala kala geriye. Yaşları en az altı idi. Kursaklarından hazır yem geçmemişti. Kümesin arkasında atılı kalmış bir kuru ot çuvalı vardı günlerden birgün görmeyeyim mi bizim çilli kurk yatmış yeniden, birer ikişer yumurtaları toplamış altına. Yaklaşınca bir kabarıyor bir kabarıyor bir "kurk kurk" kurkluyordu ki sormayın. Günlerce kalkmadı dört ya da beşinci günüydü yumurtaların üstünde halı gibi kıpırtısızdı. Yemini suyunu yakınına koymuştum, koymuştum koymasına ama durumu da bana çok koymuştu. Civcivlerinin hiçbiri hayatta değildi hepsi tavuk olmuş yaşamıştı ömürleri yettiğince. Bahçede asla değişmeyen kuraldı tavukların kesilmemesi. Onlar son nefeslerine kadar bahçede yaşarlar bakılırlardı, yumurtlayıp yumurtlamadıkları dikkate alınmaksızın. Bir kardeşi kalmıştı o da çilli ufak tefek tavukların en ürkeği idi. Her zaman yüreği ağzındaydı en ufak çıtırtıda zıplardı gezerken adımları hep tedirgindi.
Beşinci gün çilli kuruk tavuğun yanına gittiğimde birde başıma ne gelse beğenirsiniz... kurk tavuk olmuşum yatıyorum çillinin yerinde kuru ot çuvalının içinde yumurtaların üstünde. Kendi kendime tavukça konuşmaya başlamayayım mı! "Yatacağım kurka kalkmayacağım bu yumurtalardan civciv çıkmayacağını bilsem bile. Yatacağım bir gözümün toprakta olduğunu bilsem bile. Yatacağım tüm evlatlarımın vefatını görmüş olsam bile. Yatacağım son nefesime kadar kurka bu bahçede bu hayatımda. Hayatımdaki en büyük emelim "kuruk tavuk olmak bunu kimse alamaz elimden, Kart Ana sen bile" der demez kendime gelmişim. Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı "Aman aman ne yapıyorum ben?" diye soru sorarken kendi kendime çilli tavuğun son kurku olabileceği aklıma gelmesin mi! Ya seneye bahardan önce onu kaybedersek ya bir daha kurk yatamazsa...hem tek hem de son arzusunu yerine getirmemiş olacağım" dedim. Korona 19 salgını günleri evdende çıkamam bereket komşumun tavukları var kümeste horozuda var. Komşum sağolsun biriken yumurtaların hepsini verdi altı yumurtayı koydum mu çilli tavuğun altına aldım mı altından horozsuz yumurtaları. Hiç dokunmadım ot çuvalında yattı kurka civcivler çıkar çıkmaz taşıdım hepsini tel kafesli sağlam kümese. Güzelde çatı yaptım eski masa üstünden, şeffaf ondülünden. Boyumca otlarda rüzgardan yağmurdan korudular mı sararak çevresini. Çilli tavuğun adını da koydum "Benekli" birde ne görsem sol alt göz kapağında var bir beni. Adı bundan böyle Benekli çilli gözü benli kuruk tavuk oldu. Güzel mi güzel sağlıklı mı sağlıklı cin gibi dört civcivi ile sağlam tel kafesli kümeste yaşamaktalar birlikte. Onlar güvende ben huzurluyum. Masallarını hikayelerini yazmak da bana düşmüş başım gözüm üzerine başım gözüm üzerine. Sen çok yaşa iyi yaşa civcivlerinle güle oynaya yaşa Benekli çilli gözü benli kuruk tavuk, ne çok seviyorum seni ne çok seviyorum seni."
Diyerek sözünü bağladı mı Kart Ana bağlamış bağlamış dinlemiştim şimdi de okudum daha iyi anladım. Gelmişiz masalın sonuna:
Altınyaldızlı gökten üç tel kafes kümes düşmüş yeryüzüne çoğalmışlar günden güne. Hepside kuruk tavuklarla civcivlerine kuruk tavuklarla civcivlerine. Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
Yorum Gönder