GÜNÜN KUKLALARI
Uyanıp erken erken
Önlemleri aldım derken derken
Köpek bahçede, kedi evde gezerken
Dert ile tasa aynı tavada kızarmaktayken
Gözü kapalı seçtik kuklaları gele kısmete
Halince halimiz nicedir, gel gör işit bizi böylece
Böğürtlenim pıtırak gel birlikte oturak
Oturağımı çaldılar, bana da kara çaldılar
Oturgaçımı arar iken dermansız dertlere sardılar.
Çeke çeke çektik, çıka çıka çıktık kukla torbasından bir fare, bir tavşan, bir Noel Baba, dalgıcı da unutma. Fare başladı söze, baktı yan gözle tavşana,“Günaydın tavşan kardeş. Bir fare, bir tavşan, bir Noel Baba, bir dalgıç buluştuk günün kuklalarında, hepimiz annenin parmaklarında.” Tavşan bu zıplamış hemen, “Bir dedi, bir dedi, hepimiz annenin parmaklarında dedi, günaydın bir tane olan fare parmakdaş.” demiş. Fare eklemiş gülerek, “Biri biliyorsun, bire kadar saymayı da biliyorsun demek parmakdaş tavşan,” demiş. Tavşan zıplamış bir kez,“Biri de biliyormuşum, bire kadar saymayı da biliyormuşum.”
Farenin keyfi yerinde devam etmiş öylece,“İkimizin de keskin dişleri var,” demiş. Tavşan zıplamış hemen, “İkimizin dedi, ikimizin de dedi,” demiş. Fare,“İkiyi de biliyorsun herhalde, ikiye kadar saymayı da,” demiş. Tavşan zıplamış iki kez, “İkiyi biliyormuşum, ikiye kadar saymayı da biliyormuşum,” demiş. Noel Baba bakmış bahçede ortancalar yeşermekte, güller tomurcukta, açmış laleler, nergisler, “Sıramı savmışım, mevsimim geçmiş, bana ne söz düşer ne de iş,” demiş, beklemiş.
Dalgıç çıkarmış başını denizden, “Sabahın bu kör saatinde karşımda ne görüyorum; bir fare, bir tavşan, bir de Noel Baba, üçü de durmuşlar yan yana.”Tavşan duyunca dalgıcı,“Üç dedi üç dedi, üçü de yan yana durmuşlar dedi.” Fare keskin dişlerini gıcırdatarak, “Üçü de biliyorsun, üçe kadar saymayı da biliyorsun demek tavşan kardeş,” demiş. Tavşan üç kez zıplamış, “Üçü de biliyormuşum, üçe kadar saymayı da biliyormuşum,” demiş. Noel Baba içinden içinden, “Büyüğüm diye her işe burnumu sokamam ki, dinlenmedeyim ayrıca,” demiş.
Dalgıç dalıp çıkmış yeniden. Fare atılmış hemen, “Dalgıç parmakdaş sakın dört deme, sakın dört deme,” demiş. Dalgıç fareyi duymamış bile, zıpkınında bir çipura, devam etmiş konuşmaya, “Sol elin parmaklarında dört kukladaş parmakdaş yan yana, yana yakıla,” demiş. Tavşan tavada aklı havada, başlamış hemen, “Dört deme dedi, dört deme dedi, dört kukladaş parmakdaş dedi,” demiş. Fare dayanamamış bulduğu bir fındığı dişleriyle kırmış önceden,“Dördü de biliyorsun tavşan parmakdaş demek, dörde kadar saymayı da,” demiş sonlanır diye bir umutla. Tavşan zıplamış gelmiş sevinçle,“Dördü de biliyormuşum, dördü de biliyormuşum, dörde kadar saymayı da biliyormuşum,” demiş ardı ardınca. Noel Baba dördü duyunca hele de tavşan dört kez zıplayınca içinden söylenmiş kendi kendince,“Dinlenmedeyim ama, hatırladım sonunda dört mevsim var hayatta. Gelir geçerler hep sırayla.”
Dalgıç çıkmış yeniden denizden, zıpkının ucunda varmış bir çipura daha,“Çipuramsız olmam, beş parmağıma konmam,” demiş bir türkü söylemiş. Tavşan atlamış hemen, “Beşe konmam dedi, beşe konmam dedi.” Fare artık dayanamamış. Parmağını tıklatacağına ya sabır ile masanın tahtasına; daldırmış da kafasını taklatmış tahtaya. Başı tak tak, dişleri gıcırdayarak, “Beşi de biliyorsun tavşan parmakdaş, beşe kadar saymayı da,” demiş. Tavşan bu, hiç kaçırmaz, zıplamış üst üste beş kez, “Beşi de biliyormuşum dedi, beşe kadar saymasını da biliyormuşum dedi,” demiş. Fare ayılıp bayılmadan önce son sözünü söylemiş,“Beşi beşe beşte beş iki üç nerde kendince biliyorsun diye sanma aynı akıldayız seninle,” demiş, bayılmış öylece. Tavşan kendince duymuş duyacağını, zıplarken, “Beşi beşe beşte beş iki üç nerde kendince biliyorsun diye sanma aynı akıldayız seninle dedi. Fare parmakdaş olmaz hiçbir şey sensizce, biz hep seninle oynarız eğleniriz böylece. Ayılana gazoz, bayılana limon. Eğlencesiz olmaz akıla dolmaz, koşan kaçar, kaçan yakalanmaz, tilki kuş değil dala konmaz. Ayılana gazoz bayılana limon, fare parmakdaş kukladaş, bu oyun sensiz olmaz, sensiz bana da dalgıca da, kışa kadar ses vermeyen Noel Baba’ya da kalmaz. Kışı kışladım tavşandım zıpladım, Noel Baba’nın kolunda yeni bir oyuna hopladım,” demiş, oyunu duyunca fare ayılmış, oyuna katılmış erken.
Dört parmakdaş, kukladaş, bir de çipura içe dursun gazozları, biz götürelim bayılanlara limonları.
Saate bakan anne hepsini birer birer torbaya koymuş. Ertesi sabah, daha ertesi sabah torbadaki kuklalar, “Bu sabah kimler olacak Günün Kuklası?” der söyler, der bekler olmuşlar. Torbada torbadaş olmuşlar. Annenin parmaklarında parmakdaş, kukladaş olmuşlar.
Yorumlar
Yorum Gönder