SOKAKTAKI KARGAŞA VE BARON ADINDA BİR KEDİ


Sokaktayım sokakta
Benimle birlikte hayat da sokakta 
Garajlar evimdir
Evleri korumam gerekir
Sokaklar evlerden güvenlidir
Oyundur eğlencedir
Oyunumu kurarım, eğlencemi yaşarım 
Keyfime bakarım
Masalımı yazarım
Sokaktayım sokakta.
Baron, adını hak etmişti; o ad ona bir günde gelmemişti, mesela Mırnav, Minnoş, Pamuk gibi değildi onun adı; onun adında “yaşama karşı duruşu” vardı. Kavga eden kedilerden uzak dururdu, acıktığında özel ve hafif bir sesle miyavlardı. Anne mutfakta yemek yapıyorsa, özellikle evin küçük güzel gözlü oğlu da yoksa, öylece beklerdi camda. Israrcı değildi. Ağır oturaklı bir kediydi.
Bir gün en büyük dileği sokakta tanık olduğu olayları anlatabilmekti. Sabah yine evin köpeği Üzüm’e nanik yaparcasına ev halkının ayaklarına dolaşıp eve girmişti. Kedi enciğini kaybetse bulamaz denilen ev halini artık merak etmiyordu. Bir traktör, üç araba ve yeni bir vinci geçip, yatabileceği bir halı parçası buldu sonunda. Sokaklar sırtlarını dikleştirip vahşi çığlıklar atan kedilerden geçilmiyordu. Bir de saldırıyorlardı acımasızca, onlardan hep uzak durmuştu zaten. Ah bu sokakgüvenliği...Yinede sabahın erken saatleri hiç kimse olmadığından son derece güvenliydi aslında ama kimse bunun farkında değildi.
Bir gün karanlık garajda uyurken gürültüler duydu, sokak tozdan dumandan görülmüyordu. Kazma sesleri arasında yol paramparça sökülüyordu.
Evlerin önünden arabalar hızla çekiliyordu. Bir hareket ve bir telaş hakimdi her yere. Baron tüm cesaretini toplayarak burnunu dışarı çıkardı, “Eyvah!” dedi, “Sokak işgal edildi, düşman kuvvetleri her tarafı ele geçirdi. Evdekilere kaçış yollarını göstermeliyim!” diyerek fırladı. Fırlaması ile bir çukurda çalışan işçinin suratına yapışması bir oldu. İşçi, pençeleri yüzünde hisseder hissetmez bastı çığğı ve Baron’u yakaladığı gibi fırlattı. Baron havada bir süre uçtuktan sonra kepçenin camına yapıştı, düşmemek için iyice tutundu. Kepçeci önünü göremiyordu; hazır mama ile beslenen Baron, maşallah halı gibiydi. Kontrolden çıkan kepçe, toprağı yanlışlıkla o an yoldan geçmekte olan, sokağın en dakik insanı avukatın üstüne boşalttı. Avukat bağırdı,“Bunun hesabını mahkemede vereceksiniz, sizi savunacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz!” diyerek kentteki tek avukat gibi avukatın kendisi olduğunu ilan etti. Kepçe hâlâ kontrolden çıkmış vaziyette kendi çevresinde dönüyordu. Şoför, korkudan camdan içeri girip boynunda asılı kalan Baron’dan kurtulmaya çalışıyordu. Baron ise sokağın son derece tehlikeli olduğunu fark ettiğinden kepçeciye sıkı sıkı sarılmış, adeta yüzüne yapışştı. Kepçeci fark ettiği tek insandı, bu insandan ayrılamazdı.
Çığlıklara evlerinden çıkanların arasında Baron’un kapılandığı evin annesi de vardı. Anne yavaşça geldi, kepçeye çıktı. “Baron burada ne yapıyorsun, bir saattir seni kahvaltıya bekliyoruz,” dedi. Baron’u kucakladığı gibi girdi eve. Baron’un sokaktan çekilmesiyle sokak tekrar “doğal gaz boru hattı” çalışmasına geri döndü.
Baron’a göre sokak işgal altında idi. Bu işgal bitinceye kadar o yeraltında yaşamalıydı; tabii ki yemek saatlerinde evin kapısını boş bırakmamak şartıyla.

Yorumlar

ANLAR ANILAR NE SÖYLER?