YUMURTALAR KAPANIN ELİNDE


















    Ne olduysa son iki  günde olmuştu. Yumurtalardan birisi kırılmış  beyazı sarısı betonda yayılmıştı.  ‘Bir kazadır olmuştur’ dedim geçtim. Ertesi gün follukta delinmiş içi boşaltılmış bir yumurta buldum sivri bir gaganın ya da sivri bir pençenin işiydi, kapalı kilitli bir alan anahtarı da bende olmasa aklıma ilk insan gelirdi. Yumurtaları kaptırmam kimseye paylaşabilirim.     Üçüncü güne en eski yöntemimle başladım; bir sorun, bir terslik, bir tuhaflık  olduğunda  “olay yerini” gün yirmi dört saat mesken tutarım.  Nöbet tutmak hiç kolay değil. Bereket tavuklar sabah on ile öğleden sonra iki arası yumurtluyor. Aldım büyük fincanda kahvemi kitabımı taktım yakın gözlüğümü, follukları gören bir mesafede tünedim sandalyeye. Folluklar üç tane birisi kullanılmayan kedi kaka kabı altı kuru ot yayılı, bir tanesi çalı çırpı kuru ot dolu büyükçe bir çuval, diğeri ise kuru ot dolu battal boy çöp torbası. Çuval folluk tavukların kendi seçimleri, çöp torbası folluk benim hazırladığım, kedi kaka kabı eski küçük kümesin folluğu.  En sevdikleri ilk tercihleri çuval. Hatta çuvala iki tavuk yan yana yumurtluyor. Unutmadan ot biçiyor kurutup follukların tabanlarını sürekli besliyorum. İkinci yaşından gün alan sarı tavuk ara sıra büyük kümesin bir köşesine toprağa yumurtluyor başında horoz bekliyor yumurtladıktan sonra horozla birlikte gıdaklıyor. Nereye yumurtlayacakları onların kararı onlara seçenek sunmak benim işim. Bilmeden yaşamlarını zorlaştırdığım canlarını acıttığım da oluyor. Alın size bir örnek içim acıdı follukları gözlerken. Folluk alanına girip çıkan tavuklar eziyet çekiyordu hem de nasıl! Follukların olduğu yer köpeğimiz rahmetli Üzüm’ün yeri, tel çiti betona gömülü yanlamasına üst üste iki parça. Üst kısmı yok alt kısım otuz santimetre yüksekliğinde çit demirlerinin uçları açıkta. Tavuklar folluklara gidip gelirken üstünden geçmek zorunda ayakları ya demir uçlara ya da aralıklara denk geliyor her ikisi de meşakkatli. Sanıyordum ki uçarak geçiyorlar hayır konup geçiyorlarmış. Canım çok sıkıldı utandım kendimden. Durur muyum hiç ayaklarının altına kırmızı halı seremesem de hemen kilimlerle açık demir uçlarını örttüm Nöbet raporuma gelince; yumurtlayan tavuk “gıt gıt gıdak yumurtam sıcak” diyerek fırlıyor bahçeye. Yumurta follukta sıcak ve sağlam. Bir ara kümesin üstündeki sac tenteden tıkırtılar geldi. Tente yüksek  ne olduğunu göremedim tentenin üstünden kargalar havalandı tıkırtılar kesildi. Aklıma  kargaların evimin bacasına yuva yaptıkları  geldi. Tel ile çevrili bacaya yuva yapmanın bir yolunu bulmuşlardı, bir ara şömineyi yakmıştım yuva yapmaktan vazgeçirmek için. Neden derseniz, bacadan düşen belki de bacadan gönderilen üç tüysüz karga yavrusunu nasıl besleyip büyüttüğümüz aklıma geldi geldi de istemedim bir daha başıma gelsin. Yine de bir daha ocağı yakmadım iki gündür kırılmış delik yumurta yok bende evimdeyim ne olur ne olmaz anında topluyorum yumurtaları işimi şansa bırakmıyorum. Bacadaki karga yuvasına gelince “analı babalı büyütsünler büyüsünler” tek dileğim.  Delik kırık yumurta, karga tıkırtıları derken öğrendim ki kargalar üç dört yaşından sonra çoğalıyormuş. “Bacadakiler Lucky ile Fortune olmasın” dedim!  Bacadan ama düşen ama gönderilen üç yavrudan birisini en küçüğünü iki üç hafta sonra kaybetmiştik. Yaşayan ikisine Lucky Fortune adlarını vermiştim. Şans ve hazine  ile bilinmeyen bir yolculuktu çıktığımız şükürler olsun sağ salim uçurduk ikisini. Dört yıl önce ne mi olmuştu? Haydi geçmişe gidelim birlikte korkmayın bugündeyiz nasıl olsa!

Dört sene öncesiydi bir kongreden dönmüştüm. Uzun yorucu bir otobüs yolculuğu sonrası evimdeydim  gözüm yataktaydı birden kuş sesleri duydum yakından geliyordu salonu taradım görünürde kuş muş yoktu. Sesler kesilmedi yatağa atamadım kendimi kendimi evin içinde kuş ararken buldum. Sesleri takip ettim şömineden geliyordu. Şöminede de kuş muş yoktu. Kuş sesi dediğim ortalığı yıkan bir ciyaklamaydı şömine bacasından geliyordu. O yorgunlukla bacayı boşaltamazdım yardım istedim. Bacanın içi boşaltıldığında şömine  ağzına kadar çalı çırpı tüyümsülerle doldu. Çalı çırpı toz toprak arasında iki tüysüz karga yavrusu vardı. Ortalığı yıkan ses bu iki tüysüz yavrudan mı çıkıyordu? Ertesi sabah salonun ortasında bir tüysüz karga yavrusu daha buldum. Nasıl olsa yol açılmıştı gönder gitsin üçlendiler. İlk bir kaç gün bahçede tutmalar ebeveynlerinin beslemesini ummalar ile geçti. Ebeveyn namına tek görebildiğimiz yavruları beslerken bizi çitin üstünden seyreden bir karga oldu nafile bekledik yavrulara bakar diye. Hani karga yavrusuna dokunana saldırırdı! Nerde nerde biz besledik yoğurt kabında kafeste evde seyredip gittiler koca koca kargalar bir tek lokmaları geçmedi yavruların boğazından bacadan düştükten sonra.


Yavruları beslerken korkularımdan birisi ile yüzleşmiştim ki dehşet vericiydi “Ya uçamazlarsa!” Uçma alıştırmaları yaptırmaya kalkmıştım bereket evlat “Uçsalar bile hala elimizden yemek yiyorlar dışarda yaşayamazlar” demişti de kafama dank edip sakinleşmiştim. Evlat “Karga bunlar anne uçacaklar elbet” dedi olsun işi şansa bırakmamak gerek kafeste iken görsünler gökyüzünde uçan kuşları diyerek önce büyükçe bir yoğurt kabında, sonra tel bir kafeste verandanın tavanına astığım yerde beslemeye devam ettik.  Nur topu gibi üç karga yavrumuz olmuştu internetten araştırdım sosyal medya grubundan  bilgi deneyim paylaşımı edindim velhasıl kıyma, ıslatılmış iyi kedi maması ile besledik. Beslerken bir tanesi canavar gibiydi çok sağlıklı atılgan kıpır kıpırdı. Üçüncü ufaklık gün geçtikçe az yemeye başladı ve bir gün aniden kaybettik. Kendi halinde olan ikinci de az yemeye başlayınca ne oluyor sorusunun peşi sıra “google”’dan araştırmaya başladım  Kuşlarda kargalarda aneminin-kansızlığın- hızlı geliştiğini ilk belirtisinin de yutma güçlüğü oldunu öğrendim. O zaman ufaklığı kansızlıktan kaybettiğimizi düşündüm. İyi kedi mamasına havuç rendesi ekledim yavrunun az yeme daha doğrusu yutma güçlüğü ortadan kalktı. Kaybettiğimiz yavruyu havuç ile kurtarabilir miydik bu sorunun cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğim. Sularına vitamin koyduk.  Canavar gibi ol an yaşayacaktı da diğerini kurtardık. İsimlerini o zaman koydum “Lucky” “Fortune” şanslı ve hazine. Uçmaya başlayınca da evde serbest dolaşım hakkı kazandılar. Kafesten çıktılar küçük odada serbesttiler. Okuyup yazarken omzuma konuyor kimi zaman uyuyorlardı bile. Omzumda bir şal vardı kargalar kedi değil tuvalet alışkanlıkları yok. Odada kondukları gezdikleri yerlere olabildiğince gazete karton serdim.  Radyo TRT 3  her gün açıktı yemek sonrası radyo başında klasik müzik eşliğinde şekerleme yapıyorlardı.  Gece mekanları tuvalet idi sabah altı yedi sıraları ciyak ciyak ortalığı yıkmaya başlıyor karınları doyunca susuyorlardı. Yemek ertesi iğnesi çıkarılmış şırınga ile su veriyorduk. Yavaş yavaş dışarıya salmaya başladık uçuyor ağaçlara çatılara omzuma konuyorlardı. Artık kaptan yemeye sularını içmeye başlamışlardı. Kafese girmek istemiyorlardı gece dışarda kalmalarına gönlüm razı değildi bir kaç gün usul usul kafese girmelerini sağladım. Bir an geldi ki “ayrılma vakti” idi. Onlar doğal ortamlarına dönmeli biz anılarımızla kalmalıydık. Yuvadan uçurduktan sonra bir kaç gün  bahçeye uğradılar omzuma kondular, çalıştığım odanın pencere demirinden beni gözlediler şimdilerde kim bilir neredeler? 

Bir o kadar zor bir o kadar heyecanlı bir o kadar güzel günlerdi. Evladım bakmıştı bir gün tek başına -öncesinde nöbetleşiyorduk- “Bir ara uyuyakalmışım ve o sürede hiç ses çıkarmadılar deliksiz uyumuşum.” dedi hayretle çünkü o kadar sık acıkıyorlardı ki!  


Kırık yumurtadan bacaya yuva yapan kargalara, bacadan düşen tüysüz karga yavrusuna  anılarda kısa bir yolculuk. Bacadaki kargalara gelince kargaların üç dört yaşlarında üremeye başladıklarını öğrenince saldım gitti “Ya bacadakiler Lucky ile Fortune ise!”  Aklıma gelmedi değil “Tüysüz karga yavrularını gönderirlerse bacadan bakacak mısın?” Cevabım “Bakamam” oldu. Ne mi yaparım bir yolunu bulur bir çatı ustasından rica eder düşen yavruları düşmeyecek şekilde tekrar yerine koyarım.” dedim rahat bir nefes aldım. Dayanamadım bayatlamış simitleri kargaların görebileceği bir yere ovaladım iki gün sonra baktığımda yenmişti. 

Kırılmış yumurtalardan kargalara bir yol varmış. Yumurtalardan çok asıl üzüldüğüm bilmeden sebebiyet verdiğim tavukların folluğa girip çıkırken yaşadıkları eziyetti. Hem yumurtla hem de canın yansın reva mı!  

Yumurtalara gelince başında bekledim zamanında topladım. Belki mineral eksikliği vardır diye özel bitkisel karışımlı yem ısmarladım. Anlayacağınız gözüm tavukların horozların üzerinde. Unutmadan akşam üstü bir tavuk daha yumurtladı beş yumurtayıda sapasağlam aldım.  Dışarda yağmurlu güzel bir hava. Bahçeye çıktığımda her zaman ki gibi koşacaklar elim boş gitmek olmaz bir iki dilim ekmek ovalayacağım. Bacada kargalar bahçede tavuklar koltukta uyuyan kediler açmış mor salkımlar tomurcukta güller, şebboylar çoktan çiçekte rokalar tohuma kaçmış boy atmış soğanlar sarımsaklar avucumdaki egzamamı kim takar her şeye rağmen bahar her şeye rağmen bahar.

Kırık tavuk yumurtasından tüysüz karga yavrularına bir yol varmış uçan uçamayan kuşlar hep bu evde bu bahçede toplaşmış.




  

Yorumlar

ANLAR ANILAR NE SÖYLER?