BAŞŞIZ KÖY " NEVİN YILDIRIM'A"
Mevsim yazdı
Yazılar yazılmıştı
Herkese rengarenk.
Karası güzel genç kadına kalmıştı
Günlük güneşlikti oysa meydan
Gel de ardındaki gerçeğe dayan
Aynı meydanda okunmuştu karası akı
Sözün kısası, gerçeğin yalanı, lafın erkeği o gün öle kalmıştı
Bir kesik erkek başı meydanda kala kalmıştı
Köy de o gün donakalmıştı
Çocuklara analarından karadan aka dönen bir yazı ,
Anadan ıraklık, babaları da sağ kalmıştı
İbreti alem için bu masal da insanoğluna kalmıştı
Memleketin birinde her gün hem aynı hem de çok farklıymış.
Yeni doğan gün nelere gebe onu kimse bilmezmiş.
Bu memleket de çok gezen yaşlı bir kadın varmış.
Bir gün hapishanedeki genç güzel bir kadını ziyarete gitmiş, hapisteki kadının sırrına ermekmiş dileği, nerden bilsin ki o yaşta böyle bir kaderi.
Bilse kırarmış dizini otururmuş bir ocak başında, sönmüş de olsa.
Bilse olurmuş sağır, hem de kör hem de bunak bin beter bir başına.
Meczup sokaklarda bir bilinmeze giden olurmuş, bilse kaderi bilmese kaderi kadının değiştirdiğini olmazı oldururmuş.
Demir parmaklıkların ardındaki kadını ziyaret eden yaşlı kadın “Kendimi tanımak istiyorum senin suretinde” demiş.
Demir parmaklıkların ardındaki kadın hala genç, hala çok güzelmiş.
Selamsız sabahsız konuşmaya başlamış “Benim çıkışım yokmuş meğer, tüm yollara bakmıştım tek tek, döne döne dolaştım bir başıma, ne yaptım ne ettimse hep çıktım aynı meydana. Aklım çıkmıştı da çocuklarım çıkmıyordu o kalmayan aklımda.
Her gün örermişim saçını iki belik, kızım der yeter ana bu ne acelelik.
Oysa gün döndü güze, zamanı okulların.
Küçüğüm uyanmadan, kızım okula başlamadan ne olacaksa olup bitmeliydi.
Ellerimi yıkayacak zamanımda kalmalıydı.
Ben sadece bunu yapmışım, gücüm ötesine yetmemiş.
Köy meydanına yürümüşüm kadın başıma, yere fırlatmışım çuvalı.
Tok bir ses duymuşlar çuval yere değince, ardınca bir erkek başı yuvarlanmışta; muhtarın ayağı dibinde durmuş, hala kanları akmaktaymış.
Ağzımdan çıkan söz “Namusuma uzatılan dil ile elin sonu budur, herkese duyurulur olmuş ben hatırlamıyorum.”
Susmuş kahvedeki erkekler, kesilmiş sesi oyun taşlarının, kağıtlar elde unutulmuş, çay tepsisi asılı kalmış elinde kahvecinin. Ardınca bir bir düşmüş kahvedeki erkeklerin başı meydana, kesik baş için gelen jandarma korka kalmış. Meydandaki kesik başlar aynı sözü tekrarlıyormuş:
“Köyümüzün bilinen tarihinde hiç cinayet yoktur. Bizde kavga bile olmaz, biz de kavga bile olmaz .“
Yaşlı kadın, genç kadının köyüne gitmiş, her şey olağanmış köyde; insanların başsız olmaları dışında. Köy her gün aynı günü yaşıyormuş, her sabah meydana düşen kesik başın sesi ile uyanıyorlarmış. ”Köyümüzün bilinen tarihinde hiç cinayet yoktur. Bizde kavga bile olmaz, biz de kavga bile olmaz."
”Köyümüzün bilinen tarihinde hiç cinayet yoktur. Bizde kavga bile olmaz, biz de kavga bile olmaz." 20-12-2012
Not: "Başsız Köy" Poedat dergide yayınlanmıştır.
Resim: Çatlak Zemin, 4 Ekim 2013 Nevin Yıldırım davası https://images.app.goo.gl/8He25bTfgGEHMGQc8
Yorumlar
Yorum Gönder