ÜÇ RENK KIRMIZI BİR KRZYSZTOF KIEŚLOWSKI FİLMİ

 

Seyrettiğim sevdiğim filmleri en geç beş yılda bir tekrar izlemeliyim. Tam bir beş yıllık plan hedefi oldu. Geçmiş yıllarda hemen her konuda beş yıllık planlar yapardım. Tıpta uzmanlık için beş yıl sınavlara girebilirim. Beş yıl bekar isem hep bekar kalabilirim. Kamu personeli yabancı dil sınavını geçmek için beş yıl çalışabilirim. O kararları aldığım günlere gülümseyerek bakıyorum bugünden. Unutmadan planların gerçekleşmesi bulmadı beş yılı. 

Filmlere gelince ikinci kez izlediğim filmlerde en çarpıcı gelen unuttuğum sahneler. İnsan hem o hem de o. Ya da insanın böyle olması zıtmış görünen özelliğinin et ile tırnak gibi bütünlüğü. 

Velhasıl Üç Renk Kırmızı’dan sonra geçeceğim DVD’lerimin başına sevdiğim filmleri seçip tekrar izleyeceğim en az beş yıl aradan sonra. 

Üç Renk Kırmızı ilk kez  7 yıl öncesi seyretmiş olmalıyım. Seyrederken daha ilk sahnelerde beni çarpan;

Masumiyetin yaşı yokmuş; 

Genç kadın emekli yargıç  masumiyetlerini kaybetmemiş kaybetmeyecek  iki kişidir.

Acıları kayıpları ihaneti kıymet bilmezliği yaşayanların ikinci şansları hep olurmuş ıskalamazlarsa;

Bir feribot kazası genç kadını kıymet bilmez erkekten kurtarır ihanete uğrayan genç yargıç da kurtulanlar arasındadır; 

Emekli yargıç komşularının telefonunu dinler genç kadın buna tanık olur. Emekli yargıç kendisini ihbar eder. Genç kadın haberi gazetede okuduğunda soluğu emekli yargıcın evinde alır “Ben sizi ihbar etmedim, polise ben haber vermedim” der acılı telaş içinde. Emekli yargıç “Biliyorum ihbar eden bendim sadece sizin tepkinizi bilmek istedim” der. O an emekli yargıç armut likörü ikram eder genç kadın emekli yargıcın dile getirmediği sırrını emekli yargıçta genç kadının dile getirmediği sırrını söyler, ikisi de “Tahmin etmek hiç zor değildi” der.  

Emekli yargıç tekrar hayatın içine karışır yavaş yavaş komşularını da dinlememektedir. 

Bunların yaşanmasını sağlayan tüm gün oradan oraya koşturan genç kadının yorgun argın evine dönerken emekli yargıcın köpeğine çarpmasıdır.