GÜL SULTAN HÜKÜMDARIN OĞLU ve YEDİ BAŞLI EJDERHA
Geleyazdım konayazdım
Gün geldi öleyazdım
Geli geliversem
Gidi gidiversem
Konsam göçüversem
El ele versem
Göz göze gelsem
Denk getirip
Sobeleyiversem
Ebelikten kurtuluversem
Ele güne karşı
Olmam bugünden öte kendime karşı
Yana yakıla yaşar iken ayılıverdim buz gibi suda. Bir sazan balığı çıktı karşıma, demesin mi bana “Havadaki bulutmuş aklını unutmuş hoşgeldin aramıza karadaki sazan balık” Şaşırdım söyledim “Hoşbulduk. Tanıştığımıza memnun oldum.” Misafir eylediler beni öğreteceklermiş oltaya gelmemeyi. “Karada da aynısı geçerli, yemi ye yavaş yavaş kenarından aç gözlük edip oltayı sakın alma ağzına.” Teşekkür ettim ayak bastım yeniden karaya. Hava kararmıştı içim aydınlıkta kalmıştı. İçimde bir masal yolumu aydınlatmıştı. Yol boyu masal anlatayım yolum çok uzun fark etmeyeyim.
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellâl iken pire berber iken ben annemi beşiğimde sallar iken bir memleket varmış. Uzak mı uzak bir diyardaymış. Kimsenin ne varlığından ne de yokluğundan haberi varmış. Ülkeyi iki kardeş yönetiyormuş Gül sultan ile Hükümdarın oğlu. Bereketli toprakları ormanlarla çevriliymiş kendi yağları ile kavrulup yaşıyorlarmış. Tek ölüme bulamamışlar çare. Her aile kaybettiği fertlerini bahçesine gömer böylece gözünün önünde tutar anılarını unutmazlarmış. Her biri bilmekteymiş şu gerçeği:
“Ölsek bile yine yüzyüzeyiz yeryüzünde.”
Gel zaman git zaman ejderhalar yüz yılda bir yerin dokuz kat altında toplanırlarmış. Zaman o zamanmış. Ejderhalar başı Yedi başlı ejfderha bir nefes almış bir nefes vermiş ateşi ejderhaların başını yalamış geçmiş. Tüm ejderhalar ateşi hissetmişler iliklerine kadar. “Ey ejderhalar gücünüze bakıp kasım kasım kasılıp oturursunuz sanırsınız ki kötülük savaş yıkım yeryüzünde egemen kalmadı işiniz. Sönmüş içinizdeki ateş miskin miskin yerin dokuz kat altında dokuz yüz doksan dokuz yıldır yatarsınız.” Tüm ejderhalar korkuyla irkilmişler ürpermiş sırtları. Yedi başlı ejderha devam etmiş sözüne “Bir ülke var ne savaş bilir ne kötülük. Ölümlü yeryüzünde huzur refah adalet içinde yaşarlar. Ülke yaşarsa bu düzen içinde yerin dokuz kat altında da hayat yoktur bize. Yok olmamız kapımıza geldi dayandı. Uyanın miskin uykunuzdan. Bir küçük ülkedir düzenimizi bozan.” demiş. Ejderhalar “Söyle yerini yakıp yıkalım bir nefeste” demişler. Yedi başlı ejderha “Kolay sanırsınız her kuralı kendinizden bilirsiniz. Kaçmış gözümüzden bir kez. Doksan dokuz yıldır yaşarlar bir yıl daha yaşarlarsa adalet barış içinde sonumuz gelir bilesiniz.” demiş. Ejderhalar “Bu bu nasıl olur, kıyıda kalmış avuç içi kadar bir ülke nasıl silebilir bizi yeryüzünden yeraltından. Binlerce yıldır ayaktayız.” demişler. Yedi başlı ejderha “Yüz yüze meydan okuyup savaşmak zorundayız.” demiş. Ejderhalar “Ne var ki bunda tek başımıza bile üstesinden geliriz.” demişler. Yedi başlı ejderha “Peki o zaman kim gitmek ister demiş.” Ejderhaların hepsi göğe doğru alevler saçarak “Ben, ben, ben” diyerek kükremişler. Yedi başlı ejderha çok sevinmiş “Dostlar herkes istekli o zaman kura çekilecek” demiş. Kurada çıkan ejderha düşmüş hemen yola bulmuş ülkeyi yedi kanat çırpışta. Sabahın alacakaranlığında ejderhanın kanat sesine, ayak sesine tüm ülke uyanmış korku içinde. Hükümdarın oğlu Gül sultan hemen yola düşmüşler arkadaşları ile. “Neler oluyor nedir başımıza gelen?” demişler. Birden başalrını kaldırdıklarında ejderhayı görünce korkmuşlar şaşırmışlar. Hükümdarın oğlu hemen seslenmiş “Hoş geldiniz daha önce hiç görmediğimizsiniz kimsiniz?” demiş. Ejderha şaşırmış karşısındakiler kadar “Nasıl tanımazsınız beni!” “İlk kez görüyoruz senin gibisini başınız andırıyor biraz köpeğimizi, ayaklarınız öküzlerimizin sivri tırnaklısı pek kocamanı. Kuyruğunuz bizim sarı yılanın sayamayacağımız katı. Gözleriniz deredeki kurbağamızın ki gibi ama büyüklüğü ay kadar. Diliniz diliniz hepimizin ki gibi ama içine alır en az bir kentimizi. Kanatlarınız şahinimizinkine benzer büyüklüğünü kıyaslamak değil mümkün.” demişler. Ejderha “Bırakın lafı ben ejderhayım savaşmaya geldim.” demiş. Hükümdarın oğlu Gül sultan anlamaz gözlerle ejderhaya bakmışlar. “Savaşmak mı dediniz, öyle bir yemeğimiz yok ama sizi aç göndermeyiz.” demiş. Ejderha “Yemek de nereden çıktı? Ülkenizi hepinizi yakıp yıkacağım” demiş. Hükümdarın oğlu “Sayın ejderha savaşmak yok dilimizde bilmeyiz ki nedir? Yakmaktan yıkmaktan söz edersiniz ocağın altında ateş yakar yemeğimizi pişirir, evimizi ısıtırız. Çürüyen ağaçları yıkıyoruz ama o işleride yeni bitirdik.” demiş. Ejderha şaşkınlıktan kızsın mı ağlasın mı gülsün mü bilememiş. Ejderha “Savaşmak düşmanı öldürmek, taş üstüne taş bırakmamak. Yakmak ülkeyi ateşe vermek.” demiş Hükümdarın oğlu yavaşça yaklaşmış ejderhaya eğilmesini söylemiş kulağına fısıldamış “Sayın ejderha bir sıkıntınız bir derdiniz var gibi bağışlayın, paylaşırsanız elimizden geleni yaparız.” demişler. Ejderha burnundan bir nefes salsa öldüreceği hükümdarın oğlunun korkusuzca kulağına fısıldaması karşısında ne yapacağını bilememiş. Saçını başını yolmaya başlamış. Yere dökülen kıllarını o gün ki temizlik sorumlusu süpürüp ateşe atıvermiş. Kıllar yanar yanmaz ejderha yok olmuş. Hükümdarın oğlu Gül sultan ne olduğunu anlayamamışlar “Kentimiz kadar büyük idi ejderha nasıl yok oldu birden gördüğümüz gerçek miydi yoksa rüya mı?” demişler. İşlerine güçlerine günlük hayatlarına geri dönmüşler. Bir ejderha yok olduğunda yerin dokuz kat altındaki mağarası da yok olurmuş. Ejderhalar mağaranın yok olduğunu görünce donup kalmışlar. Yedi başlı ejderha inanamamış bizzat kendisi ejderhanın mağarasını aramış. Bulamayınca “Ne oluyor savaş bilmeyen silahı olmayan ülke nasıl bir ejderhaya mezar olur” demiş. Ejderhalar “Beni gönder, beni gönder ne olduğunu gör gittiğimle geldiğim bir olacak ülkeden de iz kalmayacak” demişler. İkinci ejderha çıkmış yola bir adımda varmış ülkeye. Ülke uykudaymış uyanmışlar gürültüye. Birde baksalar ki ne görsünler “Bir ejderha ziyaretimize gelmiş.” demişler. Hükümdarın oğlu “Hoş geldiniz tanıyoruz artık sizi geçen gün sarı başlı ejderha buradaydı.” demiş. Ejderha bir kanat savurmuş Hükümdarın oğlu ile yanındakiler yere yapışmışlarda uçup göğe yükselmekten kurtulmuşlar. Hükümdarın oğlu “Nefesiniz ne kadar güçlü? Diğer arkadaşınızda alevler saçıyordu.” demiş. Ejderha “Son sözlerinizi söyleyin vedalaşın kiminiz var kiminiz yoksa tozunuz bile kalmayacak yeryüzünde” demiş. Hükümdarın oğlu “Seyahate mi çıkacağız severiz macerayı yeni yerleri görmeyi” diyerek vedalaşmış herkesle yola çıkmak isteyenlerle soluğu ejderhanın yanında almışlar. Ejderha “Yanlış anladınız sizi öldüreceğim” demiş. Hükümdarın oğlu gülmüş “Olur mu hiç öyle o ancak ecelimiz gelirse olur. Bir can bir canı alamaz ki.” demiş. Ejderha içinden “Bir kükresem yerle yeksan ederim hepsini ama savaşan olmayınca çıkmaz ki keyfi” demiş ne yapayım ne edeyim derken öfkeyle bir tutam saçını yolup atmış yere. O günün temizlikçisi süpürmüş dökülen kılları hemen atmış ateşe. Kıllar kül olur olmaz kaybolmamış mı ejderha yine. Gül sultan “Bu ejderhalarda ne tuhaf bir varlar bir yoklar. Artık eminim gördüğümüz rüya değil gerçek” demiş herkes günlük hayatına dönmüş. Yerin dokuz kat altında bir ejderha mağarası daha yok olmuş. Ejderhalar “Bu da ne demek, ne oluyor o ülkede! Giden arkadaşımız dönmez oldu. Yedi başlı ejderha hepimizi birer birer ölüme göndererek neyin peşinde? Yoksa amacı yeraltındaki hazinemize tek başına sahip olmak mı?” demiş aralarında konuşup ülkeye gitmeme kararı almışlar. Yedi başlı ejderha ikinci ejderhanın da yok olduğunu anlayınca hışımla ejderhaların olduğu yere gelmiş “Bu nasıl bir beceriksizliktir, bu nasıl bir lekedir ejderhalara sürülen, tarihlerinde ejderha görmemiş bir küçük ülkeye giden dönmüyor.” demiş. Ejderhalar hep bir ağızdan “Yedi başlı ejderha yoktur eşin benzerin ne desek yalan mümkün değil tek başımızla taş patlasa üç başımızla çıkamayız işin içinden. Bu ülkenin üstesinden gelsen gelsen sen gelirsin.” demişler. Yedi başlı ejderha “korkuyoruz desenize ödlekler!” diye haykırmış öyle bir alev püskürtmüş ki ejderhalar yerin dokuz kat altındaki mağaralarına kaçarak kurtulabilmişler yanıp kül olmaktan. Yedi başlı ejderha üç kat yukarıdaki yeryüzüne bir nefeste çıkmış bir nefestede ülkedeymiş. Herkes toprağı işlemekte hayvanlarını merada otlatmaktaymış. Kulakları sağır eden gürültüde kulaklarını kapata kapata koşmuşlar sesin geldiği yere merak içinde. Hükümdarın oğlu ile Gül sultan “Bir tane daha geldi, bir tane daha geldi. Bu en kocamanları” demişler. Yedi başlı ejderhayı karşılarında görünce “Vayyy ilk kez görüyoruz yedi başlı bir ejderha” demişler. Yedi başlı ejderha “bırakın dalgayı ne oldu iki ejderhama nasıl yok ettiniz onları. Bunun hesabını soracağım size. Yeryüzünde sizi hatırlayacak bir tek canlı bile bırakmayacağım” demiş. Gül sultan “Aman efendim ne söylersiniz iki ejderhayı da ağırlamak için elimizden geleni yaptık ne yemeyi, ne içmeyi kabul ettiler. Sonra birden yok olup gittiler anlamadık bizde ne kusur ettik diye sorup dururuz kendimiz.” demiş. Yedi başlı ejderha yedi başıyla bakmış Gül sultana, Hükümdarın oğluna kent halkına. Sağdan ilk başı “Hepsi sakin korkunun ‘k’ si bile yok yüreklerinde.” demiş. Sağdan ikinci başı “Dalga geçiyorlar desem değil anlardım anında.” demiş. Sözü üçüncü baş almış “Ne savaşmışlar ne savaş olmuş ülkelerinde.” demiş. Dördüncü başa gelince derin bir iç çekmiş “Hiç karşılaşmadım böyle bir halk ile kendisini bilene” demiş. Beşinci baş bir sağa sallamış başını bir sola “Hiç kan kokusu gelmiyor burnuma ne mızrak ne de yay ok var burada” demiş. Altıncı baş gözleri alev saça saça “Ne bir büyü var ne de sihir. Ne de olağan üstü güçleri. İşleri güçleri birde sevdikleri sevgileri saygıları, kıymetlileri.” Yedinci baş başların başı imiş öfkeden tutamamış kendisini bir alev salmış altı başa altısınında tütsülenmiş başı “Yeter yeter boş konuşursunuz bildiğinizi sanırsınız. Bir kıdım yararınız yoktur yedi baş olsam ne yazar altısı başıma zarar” demiş. Altı baş incinmişler üzülmüşler içlenmişler içten içe “Bildiğimiz gerçekleri söyledik, yokmuş yedincinin katında kıymetimiz.” demişler.
Hükümdarın oğlu “Hoş geldiniz yedi başlı ejderhayı ağırlamak güçtür biliriz tadımlık ikramlarımızı kabul ediniz. Sayenizde yeryüzünün tek bize ait olmadığını ne kadar farklı canlarla aynı havayı soluduğumuzu öğrendik.” demiş. Yedi başlı ejderha “İkram mikram istemem sizi yeryüzünden silip hazinemin başına döneceğim. Kesin konuşmayı.” demiş. Gül sultan “Yeryüzünden nasıl sileceksiniz bizi, ne kirliyiz ne çürük toz bile değiliz. Sizde bez değilsiniz.” demiş. Yedi başlı ejderha altıncı başın dürtmesini hissetmemiş bile cevap vermiş hemen “Dişlerimle parçalayacağım, alevlerimle yakacağım, ayaklarımla ezip geçeceğim” demiş. Bu sefer Hükümdarın oğlu almış sözü “Dişlerimizle yiyeceklerimizi parçalar çiğneriz, ayaklarımızla üzümlerimizi ezeriz, alevlerimiz odundandır yemeklerimiz pişirir evlerimizi ısıtırız. Bizler sizin ne yiyeceğiniz, ne üzümünüz ne de odunuz.” demiş.
Yedi başlı ejderha “Buraya savaşmaya geldim oyalamayın beni.” demiş. Gül sultan “Savaşmak mı sizden önce gelen iki ejderhada aynısını söyledi ne anlama geldiğini anlayamadık bir türlü!” demiş beşinci baş kulağına fısıldamak istemiş yedinci başın yedinci baş “Ne yapıyorsun uzak dur benden beceriksiz” demiş. Yedinci baş “Savaşmak nedir bilmiyorsunuz işim kolaydan kolay o zaman. Göstermeden gününüzü, görürken gözünüz duyarken kulağınız eliniz ayağınız tutarken, yüreğiniz atarken nefes alırken bir göstereyim size savaşmak nedir?” demiş. Yanındaki altıncı başa bir pençe atmış çizmiş boynunu. Altıncı başdan acıyla bir “Ahh” sesi çıkmış çizilen yerden kan damlamış. Altıncı baş “Dur ne yaptığını sanıyorsun?” demeye kalmadan beşinci başa bir kafa atmış “Beşinci başın alnı şişip morarmış ağrıyla bir “Ahh” sesi de ondan çıkmış. “Hoppp dur yeter!” demiş. Öfkeden gözlerinden alev kulağından duman çıkan yedinci baş hiçbirini işitmemiş. Yedinci baş hırsını alamamış dördüncü başın boynuzunu kırmış. Dördüncü baş başını öyle bir savurmuş öyle bir savurmuş ki tümkent halkı yere yapışarak savrulmaktan kurtulmuş. Esen fırtınaya yedinci baş bana mısın bile dememiş. Yedinci baş yerde toz toprak içinde uzanan Hükümdarın oğluna Gül sultana kent halkına doğru eğilmiş “İşte savaş bu, canın canı alması” demiş. Hükümdarın oğlu ile Gül sultan kent halkı ilk kez bir canlıdan ölesiye korkmuş kendilerini çaresiz hissetmişler. Gül sultan toplamış hemen kendisini “İyi ki hiç bilmemişiz savaşı” demiş. Yedinci baş “Siz siz nasıl bir halksınız nasıl konuşursunuz hâlâ karşımda savaşamazsınız ama. Size son bir savaş hareketi göstereceğim diyerek üçüncü başa alev püskürtecek miş ki üçüncü baş eğmiş başını alev yakmış kül etmiş ikinci başı. Yanan ikinci başmış ama acıyı alevin sıcaklığını yakıcılığını beş baş aynı anda hissetmişler. İkinci “Ne duruyoruz ki! Saldırın yedincinin akılsız başı sonumuz olacak hepimizin” demiş. Beş başın beşi saldırınca yedinci başa daha yedinci ne olup bittiğini anlamadan yanmış kül olmuş ikinci başın alevinden. Yedinci baş acılar içinde kıvranarak küle dönmüş. Sağ kalan beş baş tam kent halkına saldıracaklarmış ki iki ayakları üstüne çöküvermişler, kanatları birer birer kopmuş düşmüş yere. Hükümdarın oğlu ile Gül sultan “Kaçın kaçın olabildiğince uzağa” diye seslenmişler halklarına. Beş baş alev püskürtmek istemiş sadece bir tıss sesi çıkmış. Dişleriyle yakalayıp parçalamak istemişler ağızlarını açtıkları gibi dişleri dökülmüş birer birer. Her bir baş büyük bir gürültüyle düşmüş yere. En son birinci baş düşmüş yere. Düşer düşmez birinci baş bir toz duman kaplamış ortalığı birden aydınlanmış ortalık güneş parlamış yeniden. Hükümdarın oğlu Gül sultan tüm kent halkı “Yedi başlı ejderhada yok olup gitti. Anlayan var mı olan biteni?” demiş. Uzaktan Kart ananın sesini işitmişler ülkenin en uzak kentinden yeni dönen. “Ey Hükümdarın oğlu Gül sultan kentimin halkı hayattaysak bugün bilmemezliğinizdendir savaşı, can alan ejderhaları ilelebet yok ettiniz. Savaşı sildiniz yeryüzünden. Savaşın bir adı sanı kaldı o da bir unutmaklığımıza bakar.” demiş. Gül sultan “Ejderhalar nasıl yok oldular ne yaptık ki?” demiş. Kart ana “O konuda yapan bilmeden yaptı. O günlerde görevli temizlikçiler saçını başını yolan ejderhaların kıllarını hemen süpürüp çöp ateşine attılar. Bir ejderhanın en az koparıp yakarsanız kırk kılını yok edebilirsiniz ancak.” Hükümdarın oğlu bir kahkaha atmış “İnanamıyorum kentimizi temiz tutmak isteğimiz temizledi savaşkan ejderhaları desenize” Gül sultan “Yaşasın biz hepimiz” demiş. Herkes bir gülmüş bir gülmüş bu gerçeğe. Kart ana devam etmiş sözüne “Yedi başlı ejderhaya gelince ejderhaların başı idi. Ancak yedinci başın aklı tek başına yetmez idi. Dinlemeyince altı başını başına bunlar geldi. Altı başından gizlediği gerçek kendisi yok olursa hiçbirinin de yaşamayacağı idi. Altı baş altı baş iken iki kanad ile uçtuklarını iki ayak üzerinde yürüdüklerini unuttular öfke acı yüreklerini kapladığında gözlerini kan bürüdüğünde.” demiş. Hükümdarın oğlu ile Gül sultan birbirlerine “Kim demiş bilmemenin yoktur hiç faydası” der gibi gözlerinin içi gülerek bakmışlar.
Yeraltındaki ejderhalar anlayamadan ne olup bittiğini mağaraları yok olup gitmiş. O günden sonra ne yerin dokuz kat altında ne de yeryüzünde ejderhalara rastlanmamış. Günümüzde ejderhalar sadece efsanelerde.
Gökten üç süpürge düşmüş yeryüzüne güç katmışlar süpürge tutan ellerin gücüne gitmesin kimsenin gücüne selam olsun ejderhanın kıllarını süpürüp yakan ellere.
Harika olmuş ellerine duygularına sağlık 🧿
YanıtlaSilteşekkür ederim geri bildiriminize...
Sil