SARI YILANIM OLAYDI
Birbirine biri birine
Düş önüme düş ardıma
Düş düşme
Düşe kalka düşe dalana
Düşte göre düşe göre
Damdan düşene
Düşünü hayra yorana
Düşüp kalana el uzatana
Gece düşüne gündüz düşüne
Hoş geldiniz masalyazar'ın düşüne
Düşüne düşüne düşer olduk
Düşte gördük inandık
Yalanı gerçek sandık
Gerçeği neremizde sakladık
Sap saman karışmış mı
Sandığımın kilidi kırılmış mı
Sandığımda ne mi var ne mi yok
Ne ararsan var aramadığın yok
Bir varmış bir yokmuş kilimi silkeleyen halıyı çırpan. Gece sabaha ererken. Sabaha uyanırken. Bir sarı yılan varmış
Yıldan yıla günden güne yaşam alanı daraldıkça daralmış "Yerim daralıyor ama ben küçülmüyorum ki"demiş "Kara kara da düşünemem sapsarıyım çünkü. Kimin umrundayım ki acaba"demiş havaların ısınması ile atmış kendini toprağın yüzüne kıvrıla kıvrıla yol almış. Yakınında bir kümes varmış tavuklardan birisine yaklaşmış daha ağzını açmadan peşinde civcivleri ile gezen anne tavuk bir kabarmış bir kabarmış bir kurklamış bir kurklamış ki tavuklar horozlar başına toplanıvermiş hepsi bir bağrış çığrış tutturmuş ki ev sahibi elinde sopa ile koşup gelmiş. Sarı yılan daha ne olduğunu anlamadan öyle bir korkmuş öyle bir korkmuş ki gerisin geri kaçıvermiş "Canımı zor kurtardım galiba" demiş. Toprağın altında bir güzel dinlenmiş ertesi gün öğlen vakti sıcak vurunca toprağa canlanıvermiş yeniden kıvrıla kıvrıla çıkmış yola. Bir kedi ile karşılaşmış tüyleri diken diken kedi bir pati atmış sarı yılanda tıslamış patisinde soğukluğu hisseden kedi "Ne yemeye ne de oyuna gelirsin" demiş yoluna devam etmiş. Sarı yılanda hissedince kedi tırmığını derisinde "Canımı çok yakabilirdi" demiş. Sarı hindibaların arasından geçerken nefis bir yiyecek kokusu almış peşine düşmüş bir de baksa ki bir fındık faresi "Tam da ağzıma göre" demiş hızlanmış fındık faresi yuvasının yakınındaymış annesinin "Küçüksün daha evin önünden ayrılma" sözünü dinleyenmiş hemen girmiş yuvaya annesinin özel hazırladığı odada gizlenmiş. Sarı yılan bir iştahla dalmış yuvaya bir yerden sonra gidememiş ileriye iştahı kalmış mı boğazında birden canı yanmış kuyruğu kopacak sanmış. Zor atmış kendisini dışarıya kaçarken kıvrıla kıvrıla arkasına baksa ki ne görsün anne fare yavrusunu yalamakta. Giderken giderken bir çöp yığınına denk gelmiş dişine dokunur atıştırmalıklar bulmuş yoluna devam etmiş. Tam çöpten ayrılırken kirpi ile karşılaşmış. Kirpi ilk önce tortop olmuş sonra bakmış ki karşısında karnı tok bir yılan var kendisininde dikenleri bir hal hatır sorsam ne çıkar demiş. Yılanında canına minnetmiş "Öğlenden beri neler gelmedi başıma şu genç yaşımda kirpi can ile sohbet edeyim" demiş. Kirpi ayrılırken "Genç buralarda yenisin çok çok sıcak bir yere gelince gevşemeyesin topraktan otdan börtü böcekten ayrı düşmeyesin" demiş. Sarı yılan teşekkür etmiş yoluna devam demiş. Koyun sürüsüne denk gelmiş sürü onu fark edince dört bir yana dağılmış dört birandan gelen çoban köpekleri sürüyü toplarken "İşte sürüyü ürkürten" diye peşine de düşmemişler mi ne kaçacak yer ne de kaçacak zamanı varmış annesinin söyledikleri çalınmış kulağına baş kısmını kobra yılanıymış gibi genişletivermiş şişirmiş yanaklarını yassılaştırmış, Kuyruğunu da çıngıraklı yılan gibi katlamış tıslamakla kalmamış çın çın ötmüş. Sarı yılanı kuşatan dört çoban köpeği şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilememişler "Kobra mı engerek mi karar verememişler" O bir anlık şaşkınlıklarında Sarı yılan kaçmış kaçmasına ama topraktaki bir deliğe girivermiş küçülebildiği kadar küçülmüş. Dört çoban köpeği sürünün güvende olduğundan emin olunca devam etmişler yayılmaya. İçlerinden birisi "Ne garezimiz olabilir ki bir yılana o da can bizde sürümüzü ürkütmesin koyunlarımızı dağıtmasın yeter." demiş.
Sarı yılan delikten başını çıkardığında sımsıcak bir hava vurmuş yüzüne hemen gitmiş peşine ne vücudunu tırmalayan otlar ne de toz toprak varmış adeta kayıyormuş üstünde tam keyifle döne döne oynayacak iken kirpinin sözü gelmiş aklına hızlanmış hızlanmasına hemen ama o da ne korkunç ses çıkartan kapkara bir kaya gelmiyor mu hızla üstüne üstüne. Tam toprağa burnu değdiğinde bir acı hissetmiş kuyruğunda ah Sarı yılan vah Sarı yılan ucuz atlattın yine. Kuyruğunun ucu dümdüz sıcak zeminde yapışmış kalmamış mı. Sarı yılan korku dehşet içinde "Ya canımdan olsaydım fark etmeyecektim başıma geleni bile. Kuyruğumun ucunu kaptırdım ya bu acı yeter bana." derken yanında başka bir Sarı yılan belirmiş yaşlı başlı kocamanmış gülümseyerek bakmış "Geçmiş olsun Sarı yılan. O sımsıcak kaymak gibi dümdüz yere asfalt denir, kuyruğunu ezip geçen iki ayağı üzerinde yürüyen insanın kullandığı arabadır. İznin olursa vakit de daraldı güneş batmadan evine kadar eşlik edeyim sana" demiş. Sarı yılan "Çok çok sağolun müteşekkirim size hem öğrendim hem de merakı mı giderdim." demiş. Yaşlı başlı Sarı yılan "Merakın neydi merak ettim, paylaşırsan sevinirim" demiş. Sarı yılan "Yaşadığım yer günden güne daralmaktaydı köşe bucak tanımak istedim bir soru ile çıkmıştım yola 'Kimin umurundayım' diye" kimin umurunda olmadığımı biliyorum öğrendim unutmamacasına bu kuyruk acısı yeter bana" demiş. Yaşlı başlı Sarı yılan ile genç Sarı yılan güvenli yollardan dönmüşler evlerine. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine kerevetim servi ağacındandır bir kokusu var ki arındırandır.
Gökten kırk günde bir üç yaşlı başlı Sarı yılan inmiş yeryüzüne genç Sarı yılanlara yol yordam öğretsinler çalışan anne babalarının yükünü hafifletsinler kaygılarını azaltsınlar diye.
Düş önüme düş ardıma
Düş düşme
Düşe kalka düşe dalana
Düşte göre düşe göre
Damdan düşene
Düşünü hayra yorana
Düşüp kalana el uzatana
Gece düşüne gündüz düşüne
Hoş geldiniz masalyazar'ın düşüne
Düşüne düşüne düşer olduk
Düşte gördük inandık
Yalanı gerçek sandık
Gerçeği neremizde sakladık
Sap saman karışmış mı
Sandığımın kilidi kırılmış mı
Sandığımda ne mi var ne mi yok
Ne ararsan var aramadığın yok
Bir varmış bir yokmuş kilimi silkeleyen halıyı çırpan. Gece sabaha ererken. Sabaha uyanırken. Bir sarı yılan varmış
Yıldan yıla günden güne yaşam alanı daraldıkça daralmış "Yerim daralıyor ama ben küçülmüyorum ki"demiş "Kara kara da düşünemem sapsarıyım çünkü. Kimin umrundayım ki acaba"demiş havaların ısınması ile atmış kendini toprağın yüzüne kıvrıla kıvrıla yol almış. Yakınında bir kümes varmış tavuklardan birisine yaklaşmış daha ağzını açmadan peşinde civcivleri ile gezen anne tavuk bir kabarmış bir kabarmış bir kurklamış bir kurklamış ki tavuklar horozlar başına toplanıvermiş hepsi bir bağrış çığrış tutturmuş ki ev sahibi elinde sopa ile koşup gelmiş. Sarı yılan daha ne olduğunu anlamadan öyle bir korkmuş öyle bir korkmuş ki gerisin geri kaçıvermiş "Canımı zor kurtardım galiba" demiş. Toprağın altında bir güzel dinlenmiş ertesi gün öğlen vakti sıcak vurunca toprağa canlanıvermiş yeniden kıvrıla kıvrıla çıkmış yola. Bir kedi ile karşılaşmış tüyleri diken diken kedi bir pati atmış sarı yılanda tıslamış patisinde soğukluğu hisseden kedi "Ne yemeye ne de oyuna gelirsin" demiş yoluna devam etmiş. Sarı yılanda hissedince kedi tırmığını derisinde "Canımı çok yakabilirdi" demiş. Sarı hindibaların arasından geçerken nefis bir yiyecek kokusu almış peşine düşmüş bir de baksa ki bir fındık faresi "Tam da ağzıma göre" demiş hızlanmış fındık faresi yuvasının yakınındaymış annesinin "Küçüksün daha evin önünden ayrılma" sözünü dinleyenmiş hemen girmiş yuvaya annesinin özel hazırladığı odada gizlenmiş. Sarı yılan bir iştahla dalmış yuvaya bir yerden sonra gidememiş ileriye iştahı kalmış mı boğazında birden canı yanmış kuyruğu kopacak sanmış. Zor atmış kendisini dışarıya kaçarken kıvrıla kıvrıla arkasına baksa ki ne görsün anne fare yavrusunu yalamakta. Giderken giderken bir çöp yığınına denk gelmiş dişine dokunur atıştırmalıklar bulmuş yoluna devam etmiş. Tam çöpten ayrılırken kirpi ile karşılaşmış. Kirpi ilk önce tortop olmuş sonra bakmış ki karşısında karnı tok bir yılan var kendisininde dikenleri bir hal hatır sorsam ne çıkar demiş. Yılanında canına minnetmiş "Öğlenden beri neler gelmedi başıma şu genç yaşımda kirpi can ile sohbet edeyim" demiş. Kirpi ayrılırken "Genç buralarda yenisin çok çok sıcak bir yere gelince gevşemeyesin topraktan otdan börtü böcekten ayrı düşmeyesin" demiş. Sarı yılan teşekkür etmiş yoluna devam demiş. Koyun sürüsüne denk gelmiş sürü onu fark edince dört bir yana dağılmış dört birandan gelen çoban köpekleri sürüyü toplarken "İşte sürüyü ürkürten" diye peşine de düşmemişler mi ne kaçacak yer ne de kaçacak zamanı varmış annesinin söyledikleri çalınmış kulağına baş kısmını kobra yılanıymış gibi genişletivermiş şişirmiş yanaklarını yassılaştırmış, Kuyruğunu da çıngıraklı yılan gibi katlamış tıslamakla kalmamış çın çın ötmüş. Sarı yılanı kuşatan dört çoban köpeği şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilememişler "Kobra mı engerek mi karar verememişler" O bir anlık şaşkınlıklarında Sarı yılan kaçmış kaçmasına ama topraktaki bir deliğe girivermiş küçülebildiği kadar küçülmüş. Dört çoban köpeği sürünün güvende olduğundan emin olunca devam etmişler yayılmaya. İçlerinden birisi "Ne garezimiz olabilir ki bir yılana o da can bizde sürümüzü ürkütmesin koyunlarımızı dağıtmasın yeter." demiş.
Sarı yılan delikten başını çıkardığında sımsıcak bir hava vurmuş yüzüne hemen gitmiş peşine ne vücudunu tırmalayan otlar ne de toz toprak varmış adeta kayıyormuş üstünde tam keyifle döne döne oynayacak iken kirpinin sözü gelmiş aklına hızlanmış hızlanmasına hemen ama o da ne korkunç ses çıkartan kapkara bir kaya gelmiyor mu hızla üstüne üstüne. Tam toprağa burnu değdiğinde bir acı hissetmiş kuyruğunda ah Sarı yılan vah Sarı yılan ucuz atlattın yine. Kuyruğunun ucu dümdüz sıcak zeminde yapışmış kalmamış mı. Sarı yılan korku dehşet içinde "Ya canımdan olsaydım fark etmeyecektim başıma geleni bile. Kuyruğumun ucunu kaptırdım ya bu acı yeter bana." derken yanında başka bir Sarı yılan belirmiş yaşlı başlı kocamanmış gülümseyerek bakmış "Geçmiş olsun Sarı yılan. O sımsıcak kaymak gibi dümdüz yere asfalt denir, kuyruğunu ezip geçen iki ayağı üzerinde yürüyen insanın kullandığı arabadır. İznin olursa vakit de daraldı güneş batmadan evine kadar eşlik edeyim sana" demiş. Sarı yılan "Çok çok sağolun müteşekkirim size hem öğrendim hem de merakı mı giderdim." demiş. Yaşlı başlı Sarı yılan "Merakın neydi merak ettim, paylaşırsan sevinirim" demiş. Sarı yılan "Yaşadığım yer günden güne daralmaktaydı köşe bucak tanımak istedim bir soru ile çıkmıştım yola 'Kimin umurundayım' diye" kimin umurunda olmadığımı biliyorum öğrendim unutmamacasına bu kuyruk acısı yeter bana" demiş. Yaşlı başlı Sarı yılan ile genç Sarı yılan güvenli yollardan dönmüşler evlerine. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine kerevetim servi ağacındandır bir kokusu var ki arındırandır.
Gökten kırk günde bir üç yaşlı başlı Sarı yılan inmiş yeryüzüne genç Sarı yılanlara yol yordam öğretsinler çalışan anne babalarının yükünü hafifletsinler kaygılarını azaltsınlar diye.
Yorumlar
Yorum Gönder