USTA VE AYAKKABILARI
Çek fotoyu
Yaz tekerlemeyi
Kimin dilinden
Hele çizdiğine bir bak
Çizdiğin geceden kalma
Sabah kedi anahtarlığı ile buluşma
Zamanını kolla
Kolunda saatini asla unutma
Yaz yarıştır
Çiz çiziktir
Tak takıştır
Sür sürüştür
Haydi bir de bak pencereden
Dışarda güneş varmış rüzgar sesini kesmiş kediler hâlâ birbirlerinin peşindeymiş. Elden ayaktan kesilinceye sesim çıkmayıncaya bitimsiz bir yolculuğummuş masallarım.
"miş" li "dış" lı zamanda bir tekerleme bir masal varmış.
Damdan dama atlayan damdan düşen vaktinde vakitlice gerçeği gören bir Kadın Anam varmış
Eli dolu gelip eli dolu dönermiş. Kolundaki sepetinde neler neler varmış. Ne varmış kısmetimize hele bir göz atalım sepetine.
Sepetinde ayva ile nar yanyanaymış. Ayvayı dişlemiş Kadın Anam iştahla ayva lokması takılı kalmış boğazında. Bir öksürmüş bir öksürmüş derinden sanki yanardağ patlamış boğazından bir değil iki şey fırlamış? Isırık ayva parçasının üzerinde nefesi kuvvetli bir masal cini varmış. Öksürük ile birlikte Kadın Anam'ın sepeti de fırlamış kolundan yere saçılmış ayva ile narlar. Narın en irisi en kırmızısı parçalanmış mı yere düşünce. Her bir nar tanesi yere değer değmez boncuğa kesmiş mi boncuklar sarı, pembe, kırmızı, kıpkırmızı renklerde miymiş. Kadın Anam sepetimi atsam, ayvaları mı toplasam yere saçılan boncukları mı, yoksa yoksa masal cininin peşine mi düşsem derken kalakalmış şaşkın şaşkın eli elinde başı kendi başında sokak ortasında. Ayakkabı boyacısı görür görmez Kadın Anam'ı sokak ortasında bir tabure çekmiş altına. Kadın Anam seslenmiş boyacıya "Hadi bir el at bakalım şu eski yıpranmış ama eşi benzeri olmayan kendisi de yaşamayan ustanın eşi benzeri olmayan ayağımdaki ayakkabısına!" demiş. Ayakkabısı boyanırken Kadın Anam'ın içinden ayakkabı ustasının ruhuna bir masal söylemek geçmiş.Tam o anda masal cini konmasın mı omzuna bir kağıt tutuşturmuş "Okur musun lütfen bunu ayakkabı ustasından sana" demiş. Hiç geri durur mu Kadın Ana okumuş bir çırpıda.
"Zaman hâlâ gerçek derinin, gerçek köselenin, gerçek usta modellerinin yaratıldığı zamanmış. Deri, kösele öyle bir buluşurmuş ki ustanın elinde, zarif mi zarif, dayanıklı mı dayanıklı topuğu da yüksek rahat mı rahat şık ayakkabılar çıkarmış ortaya birer birer. Zaman öyle zamanmış ki çok yoksullar dışında biraz para biriktirenin ayağındaymış ayakkabılar. Yıllar yıllar on yıllar boyunca giyebilirlermiş ayakkabılarını tabanlarını eskidikçe değiştirerek. Söyleyin a dostlar bu taşlı tozlu çamurlu yollara hangi ayakkabı dayanır ki, demir olsa erir gidermiş kösele eskidikçe yenilenmiş. Tutkular tutkular insanın hem yaşam umudu imişler hem de ömür törpüsü. Ayakkabı ustası küçük bir çocuk iken çırakmış ustasının yanında da içinde zehir olan yapıştırıcılarmış hep kullandıkları. O yapıştırıcılar ki o zamanın çoğu ustasının canını almış. Ayakkabı ustası tutkuyla yaratırmış modellerini de tutkal olmuş ölüm nedeni. Her gün dükkanında çalışırken içinden geçene bir kulak verelim. "Gezmeyi çok çok severdim ama ayakkabı yapmayı daha çok severdim ayakkabı yapmaktan da gezemezdim" dermiş ardınca bir kahkaha atarmış
"Ayakkabılarım gözlerim oldu dünyanın dört bir yanında gezer tozarlar. Ama iş ama sevda peşinde koşarlar. Ayakkabılarım eskimezler kolay kolay, gelip geçtikleri yollar boyunca anılarım birikir günden geceye. Hâlâ yaşarım bir çok hayatı gezer dolaşırım yeryüzünü adım adım ayakkabılarımla nefes almasam bile nefes almasam bile." demiş. Kadın Anam ayakkabı boyacısının "Kadın Anam bak ayna gibi oldu ayakkabın" demesiyle kendine gelmiş. Ayakkabısında gördüğü kendisine de ayakkabı boyacısına da gülümsemiş ücretini ödemiş. Dökülüp saçılan ayvalarını kargalar yemiş, boncukları ile masal cinini sepetine yerleştirmiş. Kolunda sepeti düşmüş yeni yeniden yeni yollara. Ayakkabılarıyla bir başka seke seke yürümüş yol boyunca.
Altınyaldızlı gökten üç ayakkabı ustası inmiş yeryüzüne cana can katan yapıştırıcıları ulaştırmışlar hâlâ gerçek deri gerçek kösele ile kendi modellerini buluşturan ayakkabı ustalarına. Yapıştırıcılara en çok onların ihtiyacı var onlardan öğrenmeye de en çok bizim ihtiyacımız" demişler.
Yaz tekerlemeyi
Kimin dilinden
Hele çizdiğine bir bak
Çizdiğin geceden kalma
Sabah kedi anahtarlığı ile buluşma
Zamanını kolla
Kolunda saatini asla unutma
Yaz yarıştır
Çiz çiziktir
Tak takıştır
Sür sürüştür
Haydi bir de bak pencereden
Dışarda güneş varmış rüzgar sesini kesmiş kediler hâlâ birbirlerinin peşindeymiş. Elden ayaktan kesilinceye sesim çıkmayıncaya bitimsiz bir yolculuğummuş masallarım.
"miş" li "dış" lı zamanda bir tekerleme bir masal varmış.
Damdan dama atlayan damdan düşen vaktinde vakitlice gerçeği gören bir Kadın Anam varmış
Eli dolu gelip eli dolu dönermiş. Kolundaki sepetinde neler neler varmış. Ne varmış kısmetimize hele bir göz atalım sepetine.
Sepetinde ayva ile nar yanyanaymış. Ayvayı dişlemiş Kadın Anam iştahla ayva lokması takılı kalmış boğazında. Bir öksürmüş bir öksürmüş derinden sanki yanardağ patlamış boğazından bir değil iki şey fırlamış? Isırık ayva parçasının üzerinde nefesi kuvvetli bir masal cini varmış. Öksürük ile birlikte Kadın Anam'ın sepeti de fırlamış kolundan yere saçılmış ayva ile narlar. Narın en irisi en kırmızısı parçalanmış mı yere düşünce. Her bir nar tanesi yere değer değmez boncuğa kesmiş mi boncuklar sarı, pembe, kırmızı, kıpkırmızı renklerde miymiş. Kadın Anam sepetimi atsam, ayvaları mı toplasam yere saçılan boncukları mı, yoksa yoksa masal cininin peşine mi düşsem derken kalakalmış şaşkın şaşkın eli elinde başı kendi başında sokak ortasında. Ayakkabı boyacısı görür görmez Kadın Anam'ı sokak ortasında bir tabure çekmiş altına. Kadın Anam seslenmiş boyacıya "Hadi bir el at bakalım şu eski yıpranmış ama eşi benzeri olmayan kendisi de yaşamayan ustanın eşi benzeri olmayan ayağımdaki ayakkabısına!" demiş. Ayakkabısı boyanırken Kadın Anam'ın içinden ayakkabı ustasının ruhuna bir masal söylemek geçmiş.Tam o anda masal cini konmasın mı omzuna bir kağıt tutuşturmuş "Okur musun lütfen bunu ayakkabı ustasından sana" demiş. Hiç geri durur mu Kadın Ana okumuş bir çırpıda.
"Zaman hâlâ gerçek derinin, gerçek köselenin, gerçek usta modellerinin yaratıldığı zamanmış. Deri, kösele öyle bir buluşurmuş ki ustanın elinde, zarif mi zarif, dayanıklı mı dayanıklı topuğu da yüksek rahat mı rahat şık ayakkabılar çıkarmış ortaya birer birer. Zaman öyle zamanmış ki çok yoksullar dışında biraz para biriktirenin ayağındaymış ayakkabılar. Yıllar yıllar on yıllar boyunca giyebilirlermiş ayakkabılarını tabanlarını eskidikçe değiştirerek. Söyleyin a dostlar bu taşlı tozlu çamurlu yollara hangi ayakkabı dayanır ki, demir olsa erir gidermiş kösele eskidikçe yenilenmiş. Tutkular tutkular insanın hem yaşam umudu imişler hem de ömür törpüsü. Ayakkabı ustası küçük bir çocuk iken çırakmış ustasının yanında da içinde zehir olan yapıştırıcılarmış hep kullandıkları. O yapıştırıcılar ki o zamanın çoğu ustasının canını almış. Ayakkabı ustası tutkuyla yaratırmış modellerini de tutkal olmuş ölüm nedeni. Her gün dükkanında çalışırken içinden geçene bir kulak verelim. "Gezmeyi çok çok severdim ama ayakkabı yapmayı daha çok severdim ayakkabı yapmaktan da gezemezdim" dermiş ardınca bir kahkaha atarmış
"Ayakkabılarım gözlerim oldu dünyanın dört bir yanında gezer tozarlar. Ama iş ama sevda peşinde koşarlar. Ayakkabılarım eskimezler kolay kolay, gelip geçtikleri yollar boyunca anılarım birikir günden geceye. Hâlâ yaşarım bir çok hayatı gezer dolaşırım yeryüzünü adım adım ayakkabılarımla nefes almasam bile nefes almasam bile." demiş. Kadın Anam ayakkabı boyacısının "Kadın Anam bak ayna gibi oldu ayakkabın" demesiyle kendine gelmiş. Ayakkabısında gördüğü kendisine de ayakkabı boyacısına da gülümsemiş ücretini ödemiş. Dökülüp saçılan ayvalarını kargalar yemiş, boncukları ile masal cinini sepetine yerleştirmiş. Kolunda sepeti düşmüş yeni yeniden yeni yollara. Ayakkabılarıyla bir başka seke seke yürümüş yol boyunca.
Altınyaldızlı gökten üç ayakkabı ustası inmiş yeryüzüne cana can katan yapıştırıcıları ulaştırmışlar hâlâ gerçek deri gerçek kösele ile kendi modellerini buluşturan ayakkabı ustalarına. Yapıştırıcılara en çok onların ihtiyacı var onlardan öğrenmeye de en çok bizim ihtiyacımız" demişler.
Yorumlar
Yorum Gönder