SALYANGOZ SALÎN NASIL VEZİR OLDU?




 Geçmişten bir tekerleme düşmesin mi önüme! 

Bir atım var idi satıcı idim.
Almadılar dorudur diye.
Üçlük beşlik verdiler. 
Almadım iridir diye.
Bir deste para verdiler.
Saymadım kirlidir diye.
Bizi tımarhaneye tıktılar.
Delidir diye.
İki adam geldi.
İspatçılık yaptı.
Velidir oğlu velidir kızı velidir veli diye.
Minareyi belime soktum.
Borudur diye.
Ahır dağına tepik vurdum.
Geri dursun diye.
Denizin ortasına bastım.
Kurudur diye.
Gülleleri cebime doldurdum.
Darıdır diye.
Darıları aldım avucuma
Okur dururum yazar dururum
Masaldır diye diye
Göz görmez gönül katlanırmış.
Bu israfta açlığa nasıl dayanılırmış?
Soru soru üstüne
Sorunlar eklendi birbiri üstüne
Den den densize
Sözünde durmaza
Hatır bilmeze
Den den densize
Tencere kapak
Davul tokmak
Ha kapandı kapanacak
Ha çaldı çalacak
Dengi dengine denk gelene
Ne duruyorsun at kendini denize
Balık olsaydım 
Okyanustaydım şimdiye
Bir rüya bir hayal işte 
Ne balığım okyanusta
Ne de solucan toprakta
Kavağa çıkan balık olurum masalımda.
Gözüm yok işte güçte
Zamanıdır masalıma başlamamın 
Deniz olmak balık olmak yokmuş 
Salyangoz olup vezir olmakmış kaderim. 
Ne nerede ne zaman nasıl olmuş diyene
Masalı şimdi şu anda bir kerekte 
Eski eski zamanda keçi kumandan iken, ördek öğretmen iken, hindi takımın başı iken, pireler müfettiş iken, kargalar bekçi iken, serçeler asker iken, horozlar pinekler iken, tavuklar folluk arar iken, tilkiler arabulucu iken, aslanın ayağına batmış diken memleketin birisinde bir ev evinde bir avlusu varmış. Avluda mor salkımlar, güller açarmış. Sarmaşıklar sarmaş dolaş duvarlardan aşarmış. Salyangozlar, sümüklüböcekler, örümcekler, uğur böcekleri, karıncalar, çekirgeler, arılar, sinekler hep birarada yaşarmış. Örümcekler kurdukları ağların üstünde, arıları çiçeklerin tepesinde, çekirgeleri taşların altında sinekleri orada burada sümüklüböcekleri geceden kalan parlak izlerinde görmek mümkünmüş. Salyangozların hemen hepsi sarmaşıkların dallarında geziyormuş. Karıncalar mor salkımın gövdesinde konvoy halinde gidip geliyormuş.  Kıstırgaçlar tahta parçalarının odunların arasında saklanıyormuş. Gündüzünden gecesine çiçeklerin kokuları arıların sesi böceklerin kıpırtıları sümüklüböceklerin izleri birbirine karışıyormuş. Avluda hayat güneşin doğuşu ile başlayıp ama gecenin karanlığında ama ay ışığında devam edip gidiyormuş. Avlunun eski eski zamanlarında ne sarmaşıkların ne de güllerin yaprakları kalırmış dallarında. Yaprak bitleri ne var ne yoksa yer bitirirmiş. Geçtikleri yerde yapışkan bir sıvı bırakırlarmış. Avlunun evinde bir Kadın Anam yaşarmış gelip geçerken üzülürmüş yapraklara iğrenirmiş yaprak bitlerinden de zehir de kullanmayacağından “elimden gelmez bir şey” der eline eldiven geçirip kuruyan yaprakları koparır bitlerin kapladığı yaprakları tek tek temizlermiş. Kökü gövdeyi kollamaya korumaya çalışırmış. Zaman durmaz akarmış Kadın Anam günlerden birgün sümbül sandığı mor salkımı görünce kokusuna hayran olmuş hemen bir tane fidan  ekmiş avlusuna. “Bahara mor salkım kokuları ile gireceğim” demiş. Avluda bir serpilmiş mor salkım gövdesinden gövde mi çıkartmamış çatının altından altından sokağa dal mı uzatmamış.
Burada bir soluklanayım “Mor salkım Mor salkım mosmor olacaktım neredeyse sayende. Bu
“Salyangoz Nasıl Vezir Oldu?” masalı lütfen şimdilik çıkar mısın aradan söz yakında yazacağım masalını.” deyivermişim.
Masalım Salyangoz Sali’nin vezir olmasının masalıdır. Evin avlusunda her gün ki gibi bir günmüş. Avluya her mevsim güneş girermiş,  dolunun fırtınanın ise sadece sesi. Yağmur damlaları ama sızarar ama rüzgarın ucunda savrulurak girermiş avluya da merakını giderirmiş. Avlunun evinde bir Kadın Anam yaşarmış. Avludaki canların üzerine güneş toprak ve Kadın Anam’ın elleri nazikçe değermiş. Kadın Anam o günlerde  “Domuz burnuna” kavuştum diye çok sevinçliymiş.( “Domuz burnu kimdedir?” Bir önceki masalım) Domuz burnu deyip geçmeyin her dâim soluduğu havayı nemlendirir yumuşatırmış. Ayrıca yusyuvarlak geniş iki deliği güçlü mü güçlü kasları ile çok becerikli bir burunmuş. Hem kokuyu çok iyi alır hem de sudan çamurdan bataklıktan en nadide saklı tohumları bulur çıkartırmış. Çıkartmakla da kalmaz tohumu toprağına kavuştururmuş.  Avluda kaos egemenmiş. Kaos ile kötülüğü karıştırmayasanız!  Avluda sürekli bir hareket değişim dönüşüm varmış.  Avluya ilk kök salan duvarın iki köşesinde yaz kış yemyeşil kalan sarmaşık ağaçlarıymış. Yıllar içinde bir mor salkım, bir pespembe katlı sarmaşık gülü, onlarca Yılbaşıçiçeği Paskalya kaktüsü torunu, iki kök aloe vera eklenmiş. Mor salkım ile birlikte arılar gelmiş yuva yapmışlar çatıya da peteklerini çakmışlar. Sümüklüböceklerin geceden kalma parlak izleri tablo gibiymiş dökülmüş yaprakların üstünde. Salyangozlar, karıncalar, kıstırgaçlar, hoş kokmayan yeşil kanatlar, tahtaların altında kara kara çekirge yavruları. Avlu yaşıyormuş yaşıyormuş. Avludaki salyangozlardan birisinin merakı da cesareti de bilgiye ihtiyacı da sonsuzmuş. Avluda gezerken kendi hızında sürüm sürüm sürünerek mor salkımların dökülen çiçekleri yağmur gibi yağarmış üstüne. Karıncaların bitmek bilmezmiş sıra sıra koşuşturmaları. Çekirgeler ödünü koparırmış her taşın tahtanın altından zıpladıklarında. İkide bir sırtları yerdeymiş hoş kokmayan yeşil böceklerin. Duvarlarını keşfedince avlunun “Duvar var ise duvarın üstüde vardır dışıda” demiş düşmüş sürüne sürüne yola tam toprağı terk ediyormuş ki bir ses duymuş “Salyangoz kardeş hayrola yolculuk nereye?” demiş. Salyangoz sese döndüğünde avludaki bitkilerin canını kurtaran yaprak bitlerinin kökünü kazıyan Uğur böceğini görmüş. Gülümsemiş “Duvarların üstünü dışını merak etmekteyim” demiş. Uğur böceği “Yolun açık olsun. Gözüm üzerinde seni izleyeceğim. Bakalım senin gözünden nasıl görülecek hem burası hem dışarısı. Avlu evimdir yurdumdur yıllardır görmedim duvarın ötesini hele az kaldı işim bitirivereyim şu yaprak bitlerini. Unutmadan fayans yoldan hızlıca geçmeye bak ne kadar dikkat etse de kimi zaman Kadın Anam biraz sakar biraz acelecidir ezilmeyesin.” demiş. Salyangoz “Teşekkür ederim amacıma ulaştığım yerde senide beklerim. Kadın Anam’ın çocuklarının giriş çıkış saatlerini takip ettim hesaba kattım. Şafak sökmeden ulaşacağım duvara.” demiş. Salyangoz günlerce badanalı duvarın üstünden tırmanmış. Yanında yöresinde ne bir damla su ne bir yeşillik ne bir ağaç dalı varmış. Dümdüz duvara tırmanmış yolu şeffaf çatı kaplamasını tutan alimünyum borulara dayanmış. Orada bir yer edinmiş kendisine seyre koyulmuş avluyu sarmaşıkları börtü böceği. Kadın Anam’a çocuklarına, arada fırsat bu fırsat diyerek avluya kaçan kedi Muşu’ya bakmak çok eğlenceliymiş. 


 
Bir sabah Yılbaşı çiçeği Paskalya kaktüsü torunlarını sulamaktan dönerken Kadın Anam görmesin mi duvardaki salyangozu. Görür görmez “Bir Salyangoz vezir olmuş bir salyangoz vezir olmuşsa yeni bir adıda olmalı. Bundan sonra Salyangoz Sali diyeceğim sana bir adın yeni bir görevin var artık yerin de dâimdir avluda istediğin sürece.” demiş. Salyangoz uzatmış antenlerini “Kadın Anam işitirim seni o zaman sen de duyarsın sesimi. Nasıl vezir oldum, vezir olmak ne demek? Bir anlatıversen çok merak ettim.” demiş. Mutlu mesut Kadın Anam hiç durur mu anlatıvermiş. “Salyangoz Sali santranç denen iki kişi ile oynanan bir oyun vardır. Dama tahtası gibi bir zeminde özel taşlarla oynanır. Bir tür savaş oyunu da denebilir. İki taraf birbirinin Şahını yakalamak için mücadele eder tabii oyunun kuralları uyarınca. Şahı alan oyunu kazanmış olur. Şahı koruyan karşı tarafın şahını almak için çabalayan oyun taşları vardır. Oyunda her bir tarafta  şah, vezir birer tane, at fil kale ikişer tane, piyonlarsa sekiz tanedir. İki taraf ak ve kara gibi savaşır oyunda at kale ve filin özel hareketleri vardır. Vezir at dışındaki her taşın hareketine sahiptir oyundaki en güçlü taştır. Piyonlarsa önlerinde taş bulunmazsa ileriye doğru bir hamle yapabilirler. İlk hamlede de ancak iki kare ileri gidebilirler. Çaprazlarına denk gelen taşları alabilirler. Piyonlar ah piyonlar!  Oyundaki en güçsüz en değersiz savaşa da ilk sürülen taşlar piyonlardır. Bir istisna kural vardır oyunda ileriye hareket eden piyon sekizince sıraya yani karşı tarafın en son sırasına ulaşabilirse istediği taş olabilme hakkını kazanır. Bu hakkı kazanan piyonda tabii ki oyunda en güçlü taş olan “vezir” olmak ister.” demiş sözünü tamamlamış yutkunmuş bakmış duvarın en üst ucuna tırmanmış Salyangoz Sali’ye de Kadın Anam'ın gözleri yaşarmış. Avludaki börtü böcek çiçek dal sarmaşık hiç geri kalmamış hep bir ağızdan tempo tutup alkışlamışlar “Salyangoz Sali vezirdir vezir!” demişler. Uğur böceği uçmuş konmuş Salyangoz Sali’nin yanına “Biliyor musun Kadın Anam’ın evinin avlusunda hepimiz vezir gibi hissederiz kendimizi, Salyangoz olup da düz duvara tırmanan sekizinci sıra gibi duvarın en üst noktasına ulaşan tek salyangoz sensin şu an. Yaşamın vezir olmak ile birlikte umut olmuştur hepimize” demiş. Sırt üstü düşüp kalmış hoş kokmayan yeşil böcek veryansın ediyormuş yattığı yerden “Bugün 23 nisan çocuk bayramı.” Çekirge yetişmiş imdadına kaldırmış ayağa böceği. Börtü böcek bir şarkı tutturmuş hep birlikte.
“Bugün 23 nisan neşe doluyor insan
Hepimiz veziriz bu avluda
Hükümdar yoktur başımızda
Ne yapacağımızı biliriz
Hepimiz kendimiziz
Hepimiz veziriz
Hepimiz veziriz” demişler.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine kerevetim ardıçtandır  kuruyunca da  ayaktadır yüzlerce yıl yüzlerce yıl.
Altınyaldızlı gökten üç uğur böceği inmiş yeryüzüne zehirsiz bahçelere yaprak bitleriyle mücadele etsinler diye. Hele bakın avlulara bahçelere her yer uğur böceği kaynıyor nasılda çoğalmışlar nasılda çoğalmışlar! Hozat’tan mı uçup gelmişler. Hozat’tan mı uçup gelmişler? Hele hele hele hele bakın şu uğur böceklerine.... 












Yorumlar

ANLAR ANILAR NE SÖYLER?