ÇİLEK TADI
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir kadın anam yaşarmış kendi halince. Eli iş tutmazsa huzur bulmazmış. Baharda güzde topraktan yeşeren otların peşindeymiş. Ayrık otlarının boylarını uzatıp uzatıp toprakla buluşup köklendiğini keşfedince sevinenmiş. Arta kalan en ufak parçalarından bile köklenir çoğalırmış ayrık otları yeter ki buluşsunlar toprakla. Kadın anam ısırganlara yer açmak için tek tek köklemeye çalıştığı ayrık otlarını bir beton üzerine koyar ardıncada kompostuna katarmış. Ne kadar uğraşsada ayrık otlarının bir yerden yeşereceğini bilirmiş. Ayrık otlarının gönüllerince yayılıp köklendikleri yerler köşelerde varmış. Hele bir köşe varmış ki uğur böceklerinin evi barkı gibiymiş. Kadın anam o köşeye hiç dokunmamış. Ayrık otlarını yolarken niyeti semiz otuna, ısırgana, ebe gümecine hindibaya da yer açmakmış. Toprağın geçmişi tarım ilacı denen çoğu zehir olan maddelerle yetiştirilen buğday, ayçiçeği tarlası olmasıymış. Ondanda öte tarla toprağının üstü inşaat molozları bir yerlerden getirilen topraklada doldurulmamış mı! Kadın anamın işi başından aşkın yıllarında bahçesiyle uğraşacak ne zamanı ne bilgisi ne de ilgisi varmış. Hatta ayrık otlarının yeşilliğini farkettiğinde ne çim biçmiş ne de çim sulamış. Ayrık otları zaten çim gibiymiş hem de yemyeşil. Yıllar yıllar boyunca kendi halinde kalan toprakğın derinliklerinde meğersem pek çok tohum varmış uykuda. Zehir kayboldukça topraktan uyanmaya başlamış tohumlar. Deve dikenleri, pıtraklar, saz gibi boy verip kuruyanlar, püskül püskül tül gibi uzayanlar, semiz otları, ısırganlar, ebe gümeçleri, çiçek açanlar hepsi hepsi mevsimlerinde çatlatıp tohumlarını yeşermişler. Otlarla çiçeklerle birlikte arılar böcekler gelmiş yuva yapmışlar yerleşmişler hele uğur böcekleri bahçenin her yerindeymişler. Gece ateş böcekleri varmış ayrık otları arasından göz kırpan. Kadın anamın tek başına evinde kalakaldığı günlerde toprağına tek tük sebzeler maydanoz, roka, tere, dere otu ekmiş çiçek dikmiş. Çeşit de çok değilmiş ürünlerde uğraşıp dururmuş yinede. Altını açıp toprağa oturttuğu bir kaç saksıya çilek dikmiş. Dört ya da beş kök çilek o kadar. Gider gelir bakarmış neye ihtiyaçları var, besinleri mi az su mu isterler diye. Küçük küçük çilekler olmuş kırmızı kokulu sevinmiş Kadın anam çocuklarına tattırmış. Günlerden bir gün bir yolcunun yolu bahçesinden geçmiş gülerek bakmış çileklerine "Bunlarda ne dört kök için uğraşmaya değer mi sığmazlar dişimin kovuğuna bile." demiş. Kadın anam yüzünü çevirmiş yolcuya "Çileklerim doyumluk değil tadımlık unutmamak için kokusunu tadını." demiş.
Gökten çilek fideleri düşmüş yeryüzüne her bahçeye bir kaç kök sadece damakta tadları kokuları unutulmasın diye. Çileğin son hâlini merak edenlere.....
Yorumlar
Yorum Gönder